26 Ekim 2009 Pazartesi

"NEFES" MUTLAKA İZLEMELİSİNİZ...


Kış gelince yapacak pek birşey olmadığı için güzel bir vakit geçirmek istiyorsanız sinema iyi bir alternatif.


Sinemaya her gittiğimizde "Nefes" filminin fragmanını izlemiştim. Çokta merak ediyorduk. Sonunda 16 Ekimde sinemalara girdi. İyi bir gişe yakalamış ve çok beğenildiğini duymuştum.


İzlerken çok etkilendim. Yanıma mendil almadığıma çok pişman oldum. Filmin başında ağlamaya başladım zaten. Tek kelimeyle süperdi, film gibi değildi, çok gerçekçiydi. Gerçi yaşananların hepsi gerçek zaten...
İnsanın aklını başına getiriyor. Ben yatağımda mışıl mışıl uyurken, işyerindeki işler nasıl biticek diye dertlenirken, onlar canları pahasına memleketimizi, bizleri savunuyorlar, kan döküyorlar.


Askerde olan bütün kardeşlerimize ALLAH yardım etsin. (Özellikle Doğu'da askerlik yapanlara)
Şehit yakınlarına ALLAH sabır versin...

22 Ekim 2009 Perşembe

KABAK YEMEĞİ

Kabak tezgâhlardan kalkmak üzere. Ailece kabağın her türünü severek yeriz. Haftasonları genelde et ve tavuk yemekleri yediğimiz için haftaiçi sebze yemeklerine ağırlık veriyorum. Dereotunu bilmeyenler olabilir. Kabak yemeğine çok yakışıyor, yapmayanlar için denemenizi tavsiye ederim.

Malzemeler:

5-6 adet kabak
sıvıyağ
1 adet soğan
1 büyük boy domates
1 tatlı kaşığı biber salçası
1 yemek kaşığı pirinç (ben bulgur ve pirinç karışık koydum)
tuz
sıcak su

Yapılışı :

Kabakların kabuklarını bıçakla temizleyip, yıkayın. Dörde bölerek doğrayın. Tencerede sıvıyağ ile küçük küçük doğranmış soğanları kavurun. Biraz tuz ve salçayı ekleyin. Domatesleri küp küp doğrayıp, ekleyin. Bu şekilde birkaç dakika pişirin. (Bütün malzemeler özleşsin) En son kabakları ekleyip, karıştırın. Kabakların üzerini fazla geçmeyecek şekilde sıcak su ilave edip, kısık ateşte pişirin. Pişirirken arada bir karıştırın ve kabaklar pişmeye yakın 1 yemek kaşığı pirinç ilave din. Ocağın altını kapattıktan sonra doğradığınız dereotunu ekleyip, karıştırın. Afiyet olsun...

21 Ekim 2009 Çarşamba

LEZZETİN ADI SİNANGİL'DEN SÜPRİZ PAKET

Günaydın arkadaşlar; bugün bir tarif ile değil hediyelerimizle karşınızdayız..... Bloğumuzun ilk hediyesini Sinangil'den aldık.
Geçtiğimiz günlerde Sinangil Unların'dan bir mail geldi Arzu arkadaşımın mail kutusuna... Sitelerinde bulunan, çok yakında hizmete girecek olan tarifler bölümüne bizimde bir tarifimizi eklemek istediklerinden bahsetmişler... Bu mail bizi biraz şaşırtsa da çok mutlu etti açıkçası... Ve sonuç; dün içinde bir çok ürün bulunan bir paket...

Tabiki bizde, gelen bu ürünlerle yeni lezzetler deneyip bloğumuzda yayınlayacağız inşallah... İşlerimizi biraz hafifletelim...
Şimdilik sadece bu güzel hediye paketi için Sinangil ve Kurumsal İletişim'ine teşekkür ediyoruz...

19 Ekim 2009 Pazartesi

UN KURABİYESİ

Yağmurlu bir haftasonu geçirdik. Artık kış yavaş yavaş kendini göstermeye başladı. Evlerin içi soğumaya başladı. Hava soğuk olunca da evde oturma zamanlarına girmiş olduk. Hava kapalı olunca benim canım dışarı çıkmak pek istemiyor. Daha çok yorulduğumu hissediyorum. Anlaşıldığı gibi bu hafta evdeydim ve mutfakta çalıştım. Haftaya tatlı başlayalım diyorum ve un kurabiyemin tarifini ekliyorum...
Malzemeler:
1 paket margarin
1 kahve fincanı sıvıyağ
3 yemek kaşığı pudra şekeri
4 yemek kaşığı buğday nişastası
Alabildiği kadar un
üzerine pudra şekeri
Yapılışı:
Margarin, sıvıyağ ve p.şekerini biraz yoğurun. Nişasta ve unu ekleyerek, kulak memesi yumuşaklığına gelinceye kadar yoğurun. İstenilen büyüklükte hamur alıp, yuvarlak şekil verin, önceden 160 derecede ısıtılmış fırında üzeri beyaz kalacak şekilde pişirin. Kurabiyeleri fırından çıkardıktan 5 dk. sonra üzerine pudra şekeri serpin. Afiyet olsun...

16 Ekim 2009 Cuma

SAFRANBOLU GEZİMİZ -1-

Ağva gezimizden sonra kaldığımız yerden devam edelim:) Cumartesi-Pazar gününüzü kısa bir Batı Karadeniz Turu ile değiştirebilirsiniz. En çok sevdiğim şeydir gezmek, yeni yerler görmek ve farklı tatlar keşfetmek. Hepimiz hayatı paylaşmak için böyle bloglar açmadık mı?
Safranbolunun evleri meşhur derlerdi ama yakından görünce bunun ne demek olduğunu daha iyi anladım. Çok güzel konaklar gezdik. Aşağıda resmi bulunan konakta bunlardan biri. Konağın sahipleri bize binanın ve odaların bütün özelliklerini anlattılar. Herşey o kadar ince düşünülerek inşaa edilmişki anlatamam size. Şaşırarak dinledim. Elimden geldiğince de size resimlerle anlatmak isterim...


Evlerin giriş kayında hayvanlar kalıyor. Hayvanların (afedersiniz) pisliğiyle üst katlara sıcaklık doluyormuş.

Mutfak Bölümü

Gelinin Odası

75 Yıllık Yazm Yorgan

Bu çok hoşuma gitti. Herşey çok ince detayına kadar düşünülmüş dememdeki nedenlerden biride bu dönen dolap. Eskiden haremlik selamlık vardı biliyorsunuz. Bir odadan diğerine yemek servisi yapmak için kullanılıyormuş. Bu dolabın içine yemekler konuluyormuş, diğer odadanda bu dolap çevrilerek yemekler alınıyor. Böylece hiçbir erkek içerideki yabancı bayanları görmüyor. Ayrıca odalara girerken direkt karşıda oturanı göremiyorsunuz. Tahta bir direk yapmışlar (kiriş gibi) odada oturan kişiyi görmenizi engelliyor. İçeride bir bayan var ise içeri girmeden önce kapıya vuruluyor ve o direk sayesinde içeriyi göremiyorsunuz ve bayanda müsait değilse hemen kendine çeki düzen veriyor. Ne büyük bir saygıdır bu...

Ailece yemek yerken...

Kına gecesi. Bindallılara dikkat. Eski kıyafetler daha güzelmiş bence...

Oturma odası. Bu arada herkesin odasında yıkanmaları için banyoları var. Ama bizim bildiğimiz Ebeveyn banyolar gidi değil. Bir dolap var onun içini açyorsunuz orada yıkanmak için yer yapmışlar...

Ben :) Tabiki alışveriş yaparken...

Yine ben:)

9 Ekim 2009 Cuma

3 GÜNLÜK AĞVA TATİLİMİZ


Eşimle çok güzel bir hafta geçirdik. Çalışmamak ne kadar güzel bir şeymiş. Bir önceki iznimizde Gap turu yaptığımız için güzel ama yorucu geçmişti. İkinci iznimizde bir o kadar tembellik içinde geçti. Son iki gün hariç.

İstanbul'a ne kadar yakın olsakta bir o kadar da uzaktık. Trafik yok, ses kalabalığı yok. Çok sakin bir 3 gün geçirdik. Daha 1'inci günün ilk saatlerinde biz bu kadar sessiz, sakin bir ortamda nasıl vakit geçiricez diye düşünmedim değil. Ama yanıldığımı anladım.

Her zamanki gibi yine çok iyi bir seçim yapmıştım. Ağvada o kadar çok otel vardı ki hepsini tek tek incelemiştim. Çok kararsızdım. 3 tane yer vardı aklımda buraya gelip, diğer ikisinide görünce onların güzel olduklarını ama en iyi yerin burası olduğuna karar verdim. Bu benim fikrim tabiki. Kaldığımız yer her yönden çok iyi planlanmış, yeşillikler içinde (sonbahara girerken) temiz bir mekândı. Çalışanlar kaldığımız süre boyunca güler yüzlerini eksik etmediler. Sonunda memnun olarak İstanbul'a dönüş yapmıştık.

Greenline Guest House' ta özellikle burbağ figülerini, biblolarını otelin her yerinde görmek mümkün. Hemen dikkati çekiyordu kurbağcıklar. Otelin mimari yapısıda çok hoştu. Söğüt ağaçları arasında hamaklar, ahşaptan ufak sandalyeler, masalar, minderler herşey en ince ayrıntısına kadar düşünülmüş. Kaldığımız günlerde hava o kadar güzeldi ki yazdan kalma bir hava vardı. Sanki bir hafta önce yağmur yağmamış gibiydi. Vaktimin çoğunu güneş banyosu yaparak, o küçük ahşap sandalyelerde oturup, tatile çıkmadan bir gün önce aldığım Elif Şafak'ın "AŞK" adlı romanını okuyarak geçirdim.

Pazartesi öğlen başladığım kitabı çarşamba akşamı bitirmiştim. Bu kitabın beni kendisine bu kadar bağlayacağını ve etkileyeceğini hiç düşünmemiştim. Eğer elinizde hoşunuza giden bir roman varsa bu doğa harikası yerde canınız sıkılmadan bitirmeniz mümkün. Gün aralarında deniz bisikleti ile Göksu Dere'sinde maceraları gezilerimizi de yapmadık değil:) Çok eğlenceliydi, herkese tavsiye ediyorum.

"AŞK" neden beni bu kadar etkiledi bilemiyorum. Herşeyden önce yazarın anlatımı çok gerçekçi ve sadeydi. Okumaya başladığınız an kendimi o kitabın bir karakteri gibi hissettim. Onları yakından izleyen biri gibi. Belki bulunduğum bu sakin ortamında etkisi olabilir. Kitabı okumadan önce kapağına baktığınızda tipik bir aşk hikâyesi zannedersiniz. Ama bu kitap bildiğimiz "AŞK"ı değil ALLAH'a duyulan "AŞK"ı anlatıyor. Mevlana Celalettin Rumi ile Tebrizli Şems'in hak yolundaki can yoldaşlığını, dostluğunu anlatıyor. Diğer yanda da Boston'daki Ella'nın hayatı var. Size neredeyse kitabı anlatacağım:) O yüzden fazla uzatmıyorum. Sizlerin okuyup, keyfini çıkarmanızı tavsiye ederim. Bu kitabı okuduktan sonra Elif Şafak'ın diğer romanlarına karşıda ilgim artmadı değil...

Akşam güneş batarken çekmiştim.

Ben kedileri çok severim. Onlarda hiç yanımdan ayrılmazlar. (Malesef çok korkarım ve akşam yemek boyunca ayaklarım hep havada yemek yedim. Beni o kadar çok severlerki, cam kenarında durmuş bana bakıyordu.)

Ağva'da 3 günlük kısa süreli bir tatil dinlenmenize yeterli oluyor. Perşembe İstanbul dönüşünce Şile'yide gezdik. Yaz aylarında televizyonlarda gösterilen, iğne atsan yere düşmeyen Şile sahili bomboştu. Hava çok güzeldi ama tek bir insan bile yoktu.


Oradan da Beylerbeyi, Beykoz yoluna devam ettik. Arabayla İstanbul'da kısa bir şehir turu attıktan sonra Mihrabat Korusu'na giderek, boğazın o eşsiz manzarısını seyre daldık....

8 Ekim 2009 Perşembe

HURMA TATLISI

Bizim sülalede desem daha doğru olur bayramlarda genelde hurma tatlısı yapılır. Çok nadirdir ev baklavası veya sarı burma yapan. Annem de geleneği bozmaz hiçbir zaman. Bu bayramda hurma tatlımızı afiyet yedik ve misafirlerimize ikram ettik. Evden çıkmak üzereyken aceleyle çektim hemen hurmacıkları :) Çok ilginçtir her evde yediğim hurmanın ayrı bir lezzeti var hiçbirinin tadı birbirine benzemiyor. Annemin hurma tatlısı daha güzeldi tabikide :))

Malzemeler:

2 adet margarin
1 yumurta
2 kaşık yoğurt
1 su bardağı sıvıyağ
1 paket kabartmatozu
Alabildiği kadar un
250 gr ceviz

Şerbeti için:

6 su bardağı şeker
6 su bardağı su
Birkaç damla limon
Yapılışı :
Önce şerbetini yapmak lazım. şeker ve suyu karıştırıp, kıvamına gelene kadar kaynatın. En son bir kaç damla limon ekleyip, ocağın altını kapatıp, soğumasını bekleyin.
2 paket margarini eritin. Hafif ılıdıktan sonra diğer malzemeleride ekleyip, kulak memesi yumuşaklığına gelene kadar yoğurun. Elinize ceviz büyüklüğünde hamur alıp, rendenin üzerine bastırın ortasına ceviz yerleştirip, kenarlarını birleştirerek kapatın ve tepsiye dizin. (Annem şekil vermek için rende veya delikli süzgeç kullanıyor) Bütün hamuru bu şekilde yapıp, önceden ısıtılmış 180 derece fırında pişirin. Hurmaların üzerine soğuk şerbeti döküp, bir müddet çekmesini bekleyin. Afiyet olsun. Sevgiler...

5 Ekim 2009 Pazartesi

İNCİR TATLISI


Bizim bayramımız bloğumuzda halen devam ediyor:)

İncir tatlısı en sevdiğim tatlılardan biri. Tam çerez gibi yemelik. İki kerede değil bir kerede yiyeceksiniz. Çokta hafif oluyor. Ramazanda annem yapmıştı.


Malzemeler : (Hepsi göz kararı)


Kuru İncir
Ceviz (iri dövülmüş)
Şeker
1 su bardağı su
sıvıyağ veya tereyağ


Yapılışı :


İncirleri sıcak suda bekletin. Yumuşadıktan sonra, içlerini oyun. Ceviz ve şekeri karıştırıp, incirlerin içini doldurun. Tencere yada ufak bir tepsiye incirleri dizin. 1 Su bardağı kadar su ilave edin. Üzerine biraz sıvıyağ gezdirin. Kapağını kapatıp, kısık ateşte suyu çekene kadar pişirin. Afiyet olsuuuuun...