31 Mart 2009 Salı

"GÜNEŞİ GÖRDÜM" mutlaka gidin derim...

Yaklaşık 2 aydır her pazartesi sinemaya gitmek için niyetleniyoruz. Hep bir şeyler çıkıyor bir türlü kısmet olmuyordu. Amaaaa sonunda bugün gidebildik. Biraz uykusuzum ama buna değdi doğrusu. Uykusuzluğum saat 22:05 seyansına girmemizden kaynaklanıyor. İyi ki bugüne kısmet olmuş ve GÜNEŞİ GÖRDÜM filmine gitmişiz. Genelde yabancı filmlere gidiyorum. Aksiyon ve aşk türündeki filmler favorilerimdir…

GÜNEŞİ GÖRDÜM filmi için vizyona ilk girdiğinden beri çok güzel yorumlar okuyorum ve duyuyorum. Uzun bir bekleyişten sonra sinemanın önüne gelip de, bu filme gitmeden olmaz dedik ve film için biletimizi aldıkJ

Çok çok ama çok beğendim. Filmin Yönetmeni Mahsun Kırmızıgül. Senaryosu da ona ait. Gerçek hayattan alıntıymış. Diyecek hiçbir şey bulamıyorum. Müthiş bir filmdi. Filmi izlerken 2 saatin nasıl geçtiğini anlayamadım. Bütün karakterler de usta oyuncular rol almıştı. Konusuyla, oyuncularıyla zevkle izleyeceğiniz bir film. Türkiye’nin şu anki durumunu çok güzel bir şekilde filme yansıtmışlar. Daha fazla konuşmasam iyi olur yoksa filmi anlatmaya başlayacağım sizlere Gerçekten verdiğiniz paraya değiyor. Herkese tavsiye ediyorum. Mutlaka sinema da izleyin derim. İyi seyirler…

"BEĞENDİĞİMİZ YAZILAR" konu etiketimiz hakkında açıklama

Günaydın herkese. Bu sabah havanında güzelliğiyle moralim çok yerindeydi. Ama bazı insanlar günün ilk saatlerinde bile insanın canını sıkmaya yetiyorlar.
İlk önce size bu bloğu neden açtığımızdan bahsedelim. 2 sene öncesine kadar bloglardan haberimiz yoktu. Keşfettikten sonra çok hoşumuza gitti. Özellikle de yemek blogları. 2008 / Aralık ayında "herkesin bloğunu severek takip ediyoruz, neden bizim de bloğumuz olmasın, biz de yaptıklarımızı herkesle paylaşalım" dedik ve yola koyulduk :)
Ama bizim bloğumuz sadece yemek tarifleri olmasın. Yemeklerimiz dışında gezdiğimiz yerler, sinema, kitap, müzik, beğendiğimiz yazılar ve hatta çiçeklerle ilgili konularda olsun kısacası hayata dair herşey olsun dedik.
"Beğendiğimiz Yazılar" etiketi altında yayınladığımız herşey alıntıdır. Kesinlikle kendi yazdığımız yazılar değildir. Zaten bloğun hiçbir bölümünde kendi yazılarımız olduğuyla ilgili hiçbir şey yazmadık. Hatta ismini de o yüzden "BEĞENDİĞİMİZ YAZILAR". Hatta kime ait olduğunu bildiğimiz yazılarında başlığında veya sonunda bunu belirttik. (İclal Aydın, Can Yücel, Müşfik Kenter vb.... olduğu gibi)
Şimdi diyorsunuzki bu kız neden durup duruken böyle bir yazı yazdı :)
Kısaca şöyle cevap vereyim; en son yayınlamış olduğum Türk Kahvesi yazısına çok rahatsız olduğumuz bir yorum geldi. Bizim yazımız gibi anlamış arkadaş ve bunu çok rahatsız edici bir dille anlatmış. Gerçekten üzüldük. Kesinlikle emeğe saygımız sonsuz....

30 Mart 2009 Pazartesi

BİRLİKTE KAHVE İÇMEYE NE DERSİNİZ?

Her kahve aynı tadı taşımaz... Nerede içiyorsan, kiminle içiyorsan ona göre değişir...

Sahilde oturduğun rüzgarlı bir sonbahar günü, en sevdiğin dostun ağlarken içtigin kahvenin tadı kederlidir.. . Kahve telvesine yüreğinin acısı karışır.

Bir pazar öğle sonrası annenin "hadi bir kahve yap da içelim" dediği kahve huzurludur.. . Köpükler annenin göz bebeklerine yansır... Dudağının kıyısında kalan küçük bir gülümsemedir..

Bir gece vakti zil zurna sarhoş birinin içtiği kahve düşülen kuyudan çıkma çabasıdır... Koyu kıvamlı kahverengi bir ipe tutunur çıkarsın ... çıktığın an uyuyakalırsın. .. ferahlıktır!!!

Dostlarla içilen kahve neşedir... Kahkahalar köpüklerin üzerinde yüzer...

Tek başına gece vakti balkonda içtiğin kahve yalnızlıktır... Acıdır tadı... Ama garip de bir keyfi, lezzeti vardır...

Baban için yaptığın kahve sevgi doludur... çay bardağında, az şekerli...Kahve gibi görünmez sana... Ama sıcaktır dumanı tüter ve kokusu büyülüdür...

Beklemediğin bir anda sana uzatılan kahve baskadır... Isıtır insanın içini...

Yorgun olduğunda içtigin kahve hafifletir seni... Kendine getirir, unutturur günün ağırlığını...

Kahve aynı kahvedir belki... köpüğüyle, rengiyle, dumanıyla aynı kahvedir ama icilen kahveler ruhunun süzgecinden geçer ve tadlari degişir... Her kahve aynı değildir bu yüzden...

27 Mart 2009 Cuma

KOLAY SARIYER BÖREĞİ

Nihayet tarif yazmaya geri dönüş yaptık.. Bu aralar Arzu arkadaşımla tembelliğimiz üzerimizdeydi... Bahar yorgunluğumu desek, işlerden mi desek bilemiyorum. Ama vardı işte bişeyler... Bahardandır deyip tarifimize geçiyorum...
Eşim kıymalı böreği çok sever... Bu böreği geçen hafta sonu pazar günü kahvaltıya yaptım... Çok güzel oldu...Tarifini Ufuk Mutfakta bloğundan aldım... Ben farklı olarak içine maydonoz koymadım... Dilimlenmiş resmini çekmeye de hiç fırsatım olmadı...

Malzemeler:

2 adet yufka,
2 adet yumurta,
1/2 su bardağı sıvıyağ,
1 su bardağı soda,

İç Malzemesi;

200 gr kadar kıyma,
2 adet orta boy kuru soğan,
1 kahve fincan kadar dolmalık fıstık,
1 kahve fincanı kadar kuş üzümü,
tuz, karabiber
2 çorba kaşığı sıvıyağ



Yapılışı:

Sıvıyağda yemeklik doğranmış soğanlar, kıyma ve dolmalık fıstıkları kavurdum. Suda biraz beklettiğim kuş üzümlerinide ekleyerek 1-2 dakika daha kavurup altını kapattım. İç malzememizi ılımaya bıraktım...
Bir tane yufkayı tezgaha serdim. Üstüne çırpılmış yumurta, sıvıyağ ve soda karışımından her tarafına eşit miktarda sürdüm... Yufkayı ikiye katladım (yarım daire şeklinde)... Bu esnada oğlum devreye girip " Anne aydede olmuş" diyerek börek işinede el atmış oldu..Hazırladığım iç malzemesinin yarısını, yarım daire şeklindeki yufkanın düz kenarına uzunlamasına yaydım ve yufka çok sıkı olmamak şartı ile rulo halinde sardım. Rulo şeklinde sardığım yufkaları tepsiye U harfi şeklinde yan yana yerleştirdikten sonra üstlerine yumurta sarısı sürdüm. Çörekotu ve susam serpme işini de oğlum yaptı tabi... Önceden 180 derecede ısıtılmış fırında kızarıncaya kadar pişirdim.... Ve kahvaltıda sıcak sıcak yedik.. Afiyet olsun....


26 Mart 2009 Perşembe

İŞTE BİZİM MUTFAĞIMIZDAKİ KÜÇÜK YARDIMCILARIMIZ

Merhaba arkadaşlar. Sizlere aşağıdaki yazıda TUPPERWARE hakkında ufak bilgiler vermek istiyorum. Kullananlar çok iyi bilirler bu muhteşem ürünlerin mutfaktaki marifetlerini. Çok pratik ve kullanışlı ürünler.

Annem yaklaşık 10 sene önce satıyordu. Benim çeyizim içinde bayağ bişeyler koymuş kenara. Renkleri cıvıl cıvıl. Tamamen hastalık gibi bişey zaten. Tasarımları ve renkleri o kadar güzel ki kendimi tutamıyorum. Bundan 1 sene önce de ben ve Sibel birlikte üye olduk. Tupper hastalığını Sibel'de bulaştırmış oldum.


Görenler aaa plastik bunlar. "Bunlara bu kadar para verilir mi?" diyorlar. Benim saçlarım diken diken oluyor sinirden:) Başlıyorum "onlar plastik değil" diye anlatmaya :)


TUPPERWARE NEDEN KULLANILMALI?

Günümüzde plastiğin zararları üzerine medya vb. yerlerde kulaktan dolma bilgilerle bir sürü yazılar yazılıyor; çiziliyor. Fakat bahsi geçen plastiğin ne tür bir plastik olduğundan hiç bahsedilmiyor! Öyle ya, nasıl ki cam ve kristal arasındaki değer ve bedel farklıysa, pazarda satılan plastik kaplarla Tupperware ürünleri arasında da dağlar kadar fark vardır.

TUPPERWARE ÜRÜNLERİ HANGİ MADDEDEN YAPILIYOR?

Yumuşak kapaklar POLİETİLEN maddesinden üretilir. Bu madde yapay kalp kapakçığı üretiminde de kullanılır! Gövdeler kapaklardan biraz daha serttir: POLİPROPİLEN maddesinden yapılır. Bu madde de;*Buzdolaplarının iç gövdesinin hammaddesidir.* Ayrıca protez kol,bacak vs. yapımında kullanılır. Cam görünümlü Kristalin serisinin hammaddesi POLİKARBONAT tır. Bu madde de miyop, hipermetrop gibi göz rahatsızlığı bulunan kişilerin taktığı LENS in hammaddesidir. Silikon kalıpların hammaddesi de bildiğimiz göğse, dudağa vs. konulan SİLİKON maddesiyle aynıdır!

TÜM BU MADDELER ZARARLI OLSAYDI, VÜCUDUMUZ BU MADDELERİ KABUL EDER MİYDİ SİZCE?

AYRICAAA *Tüm ürünler direkt hammaddeden üretilir. Yani sizin kullandığınız Tupperware ürününün daha önce leğen, lazımlık vb. başka plastik bir ürün olarak kullanılmış olma ihtimali yoktur! 10 yıl garantiyle satılan bu ürünlerin herhangi bir çatlama, kırılma durumunda iade edilip yenisini bedelsiz olarak aldığımızda, verdiğimiz kırık ürünler bile dönüşüme uğrayıp başka bir ürün olarak kullanılmak üzere BAŞKA fabrikalara satılır.

* Bütün Tupperware ürünlerinin Avrupa Sağlık Örgütü tarafından kesinlikle sağlığa zararlı olmadığına dair onayı vardır ve bu onay her ürünün altında kadeh-çatal semboluyle ifade edilmiştir.

*Birçok Tupperware ürünü uluslararası alanda tasarım ödülü kazanmıştır. (Bu ürünler arasında 2 veya daha fazla maddenin bir araya getirilmesiyle oluşturulan ürünler de vardır ki; bu işlem teknolojisi çok yüksek makinelar tarafından üretilebilmektedir.) Bu ürünler Amerika’da Metropolitan müzesinde, İngiltere’de Art Museum’da sergilenmektedir.

*Tupperware ürünlerinin İngiliz Kraliyet Ailesi tarafından da kalite ve sağlıklı olduğuna dair lisansı vardır.

25 Mart 2009 Çarşamba

HERCAİ MENEKŞE

Hercai menekşe (Viola tricolor), menekşegiller (Violaceae) familyasına bağlı bir menekşe türü.



Hercai menekşelerin hepsinin eşit büyüklükte olmayan ve her birinde genellikle iki ayrı renk bulunan, beş tane kadifemsi taç yaprakları vardır. Taç yapraklarının arkasında, bal özü içeren birer uzantı ya da mahmuz bulunur. Çiçeğe gelen arılar bu tatlı sıvıya ulaşabilmek için daha büyük olan en alttaki taç yaprağa konarlar. Böylece arılar balözünü emerken çiçeğin erkek organlarında bulunan çiçek tozları da arıların tüylerine yapışıp kalır. Arıya yapışmış olan çiçek tozlarının aynı çiçekteki dişi organın tepeciğine bulaşmasını önlemek üzere tepeciğin üzeri koruyucu bir kapakla örtülüdür. Arılar bir çiçekten uçup başka bir hercai menekşe çiçeğine konduklarında, balözü emebilmek için bu kapakçığı hortumlarıyla açarlar ve bir önceki çiçekten getirdikleri çiçek tozlarının bir bölümünü dişi organın tepeciğine bırakırlar. Böylece çiçekler döllenerek meyveye dönüşürler. Meyve olgunlaştığında çatlayarak kayık biçiminde üç parçaya ayrılır ve içindeki tohumları çevreye saçar.


24 Mart 2009 Salı

YOĞURTLU PATATES SALATASI - CEVİZLİ KURABİYE

Uzun zamandır işlerden bloğumuza tam anlamıyla vakit ayıramıyoruz. Canım arkadaşım Canan yaptığı kurabiyenin ve patates salatasının resimli tarifini göndermiş bana. Bende sizlerle paylaşıyorum. Ellerine sağlık Canan'cım. Sana geldiğimde de bu salatadan istiyorum ona göre :)

Kurabiyenin resmini sizlerle paylaşıyorum. Tarifini burada bulabilirsiniz. Canan yaparken üzerine tarçını daha yoğun kullanmış...


Malzemeler :

5-6 adet patates
1 tatlı kaşığı tereyağ
Sarımsaklı yoğurt

Üzeri için :

Sıvı yağ
Kırmızı Biber

Yapılışı :

Patatesleri kabuklarıyla suda haşlayın. Pişen patateslerin kabuklarını soyup, tereyağ ve tuz serpip ezin. Hazırlanan patatesi borcama döşeyip, sarımsaklı yoğurdu dökün. Son olarak ta sıvı yağ ile biberi yakıp üzerine dökün. Afiyet olsun...

18 Mart 2009 Çarşamba

ANADAN ŞEHİDE SON VEDA




KINALI KUZU

Yozgat’ın Sorgun kazasının Karayakup köyünden cepheye gelen Murat, bölükteki tıbbiye öğrencilerinden Şükrü’ye bir mektup yazdırır:

“Anacığım kardeşlerimi askere gönderirken başına kına koyma... Zabit efendi bana sordu cevap veremedim. Kardeşlerim de cevap veremeyip mahcup olmasınlar.”

Bir müddet sonra Murat’ın anasından cevabi mektup yetişir:
“Ey oğlum, gözümün nuru Murat’ım! Zabit efendiye selam söyle... Biz kurbanlık koçları kınalar öyle kurban ederiz. Sen dört kardeşin arasında kurbansın. Sen İsmail’sin(as). Sen orada şehit olacaksın inşallah. Kurbanlık koçlar nasıl kınalanırsa, ben de onun için senin saçını kınalayıp gönderdim.”

Ve mektup Çanakkale’de Murat’a ulaştığında, Murat’ın kınalı başı çoktan Allah'ına kurban gitmiştir bile...

18 MART ŞEHİTLERİ ANMA GÜNÜ VE ÇANAKKALE DENİZ ZAFERİ

Eğer bugün yatağımızda rahat uyuyabiliyorsak, bu güzel vatanımızda özgürce yaşayabiliyorsak onların sayesinde... Çanakkale Savaşı Şehitlerimizi saygıyla anıyor, Allah'tan Rahmet diliyoruz...













1934 - Bu memleketin toprakları üstünde kanlarını döken kahramanlar! Burada bir dost vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükûn içinde uyuyunuz. Sizler, mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlâtlarını harbe gönderen analar! Gözyaşlarınızı dindiriniz, evlâtlarınız bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve huzur içinde rahat rahat uyuyacaklardır. Onlar, bu toprakta canlarını verdikten sonra, artık bizin evlâtlarımız olmuşlardır. Atatürk.


12 Mart 2009 Perşembe

DOSTLUK GÜLÜ

Dostlarınızla öyle yaşayın ki,düşman olduğunuzda, söyleyecek şeyleri olmasın.
Düşmanlarınızla öyle yaşayın ki, dost olduğunuzda, yüzü kızarmasın.

Bir gün evinizden çıkıp bir gül bahçesine girin, dokunun ellerinizle bir güle. Ama koparmayın sakın, yalnızca dokunun ve okşayın . Sevin, sadece sevin ve sevgisini tutup koyun gönlünüze. Dalında duran bir gülün nasıl buram buram hasret, aşk en önemlisi de dostluk koktuğunu göreceksiniz.
Güllerin üzerindeki çiy damlalarına bakın! Sevinç ve hasret gözyaşlarıdır onlar, dostluk gözyaşlarıdır. Sevdiği için dökülmüştür, dostu için. Sevgiyle okşadığınızda bakın nasıl özlemle yanar elleriniz, yüreğiniz nasıl da aşkla çarpar, sevgiyle tutuşur. Onu koparmaya varmaz eliniz. Kalbiniz titrer. Dokunun bir güle, koparmayın; sadece dokunun. Ne kadar katı olursanız olun, katı yüreğinizin nasıl yumuşadığını göreceksiniz. Sevginin, dostluğun sıcaklığı kalbinize nasıl dolduğunu hissedeceksiniz. Ve o an başınızı kaldırıp uçsuz, bucaksız gökyüzüne bakın, göğün mavisindeki ferahlığa. O an belki, sevdalı bir kuş gelip konacak saçlarınıza, ürpererek ve ürkerek gözlerinize bakacak. Avuçlarınızın içine alıp kalp atışlarını dinleyin. Salın sonra gökyüzündeki özgürlüğe ve derin bir nefes alın. Havada özgürce kanat çırpınışının güzelliğini doldurun içinize. Dostluğun, vefanın, sevginin, özgürlüğün eşsiz güzelliğini yaşayın. Gül verenin elinde gül kokusu kalır...; der bir Çin atasözü. Bende gül koklayanın yüreğinde gül kokusu kalır diyorum. Bir gül ancak bir dostun elinden verilince, iç bayıltıcı güzelliğini algılar ve anlarız. Buram buram kokladığımızda dostluğun ağırlığını hissederiz. Vefalı bir dostumuzu kaybettiğimizde yada ondan ayrıldığımızda nasıl da sancır yüreğimiz, gecelerce uykusuz kalır gözyaşı dökeriz. Sevgimizin, dostluğumuzun ölçüsünü ancak o zaman anlarız, ama ne yazık ki, bazen iş işten geçmiş olur. Çünkü geç kalmışızdır. Bilir misiniz? nice köklü dostluklar, ayrılık tokatını beklermiş, anlaşılmak için?. İnsan bazen dostluğun önemini, değerini ve bir dostunu ne kadar çok sevdiğini ancak iş işten geçince anlar. Balıklar engin denizde suyun kıymetini ancak ondan uzak kalınca farkına varır ab-ı hayatın ne olduğunun. Dostluklar öylesine güzel, öylesine derin, anlamlı, incelikli, içtenlikli ki; bir güneş kadar sıcak, toprak gibi vefalı, su gibi temizdir. Vefanın, dilin, duygunun, yüreğin el ele, yüz yüze, iç içe girdiği, gönül gönüle birleştiği, bir gül bahçesinin güneşlenmesidir dostluk. Fırtınalarda, boranda yüreğimizin ısınmasıdır. İşte o nedenle, her şeye rağmen sizinde bir dostluk gülünüz olsun yüreğinizde... Her şeye rağmen, yaşamak şey güzel yine de. Önemli olan kimseyi düşürmeden, düşmeden, tutunabilmemiz hayatın bir yerlerine. İnsanların biribirini seviyor olması, dostluk kurması ne güzel. Ne güzel karların yağması, karların erimesi, uçuşması kelebeklerin, açması çiçeklerin her bahar ne güzel. Yüreğimizin çarpması sevgiyle, dostlukla, annelerin sevgisi, çocukların gülmesi ne güzel... ( ve sen tabi ne güzelsin sen)Siz de bir güle dokunun ve sadece koklayın göreceksiniz ki, dostluklar, sevgiler ne kadar önemli ve değerlidir. Dostluk öyle bir şey ki, hep tazelenmek ister. Hatırlanmak ister. Dost olun sizde, şu üç beş günlük ömrünüzde kimseye kötülük etmeyi düşünmeyin. Size kötülük etseler bile. Vicdanı rahat, yüreği temiz olun. Dostluğun aydınlığını, sıcaklığını ve lezzetini tadın. İliklerinize dek hissederek yaşayın. Yeri geldiğinde sararıp solun, düşen bir kuru yaprak olun, ama asla soldurmayın, sarartmayın dostluk gülünüzü... Unutmayın, hayata hiçbir şeyiniz olmasa dahi, yüreğinizi ısıtacak hep bir dostluk gülünüz olsun...

10 Mart 2009 Salı

TIRTIL KURABİYEDEN DÖNME TARÇINLI YUVARLAK KURABİYE :)



Cumartesi akşamı eşimin kuzenine gittik. Onun için kurabiye yaptım. Dışarıdan almaktansa kendim yapmayı tercih ederim. Hem pratik hemde çok lezzetli bir kurabiye tarifi. Aslında adı tırtıl kurabiye. Tırtıl kurabiye kalıpları satılıyormuş. Bende olmadığı için yuvarlak yaptım. Tarçının kokusuna bayılırım ve ağızda çok güzel bir tat bırakıyor. O yüzden üzerine tarçın da serptim. Şimdiden afiyet olsun.

Malzemeler :

250 gr margarin. (Oda sıcaklığında, ben teremyağ kullandım)
1/2 çay bardağı sıvıyağ
2 adet yumurta
1 su bardağı pudra şekeri
1 paket vanilya
1 paket kabartma tozu
Alabildiği kadar un

Yapılışı :

Un dışında bütün malzemeleri bir kaba koyun, karıştırın. Unu azar azar ilave ederek, kulak memesi yumuşaklığında oluncaya kadar yoğurun. Ceviz büyülüğünde parçalar alıp, yuvarlayarak tepsiye dizin. 170 derece ısıtılmış fırında pişirin. Biraz soğuduktan sonra üzerine tarçın serpin. İsterseniz türk kahvesi yada pudra şekeri de serpebilirsiniz.

Not: Asıl tarifte tırtıl kurabiye kalıbı ile şekil veriliyor.

6 Mart 2009 Cuma

KOPARAT (KAYA KURABİYE)

Bu kurabiyeyi iki hafta önce yapmıştık işyerindeki arkadaşlar için...Yapmıştık diyorum çünkü oğlumla yaptık... Bayılıyor böyle şeyler yapmaya... Minik elleriyle tepsiye dizdi, tııtıl diyerek... (yanyana dizip tırtıla benzetti yavrum :)) Birde üstlerine bastırdı, o yüzden yassı oldular biraz :)... Geçelim tarifimize...

Malzemeler:

1 paket margarin (Oda sıcaklığında)
1 su bardağı pudra şekeri
1 su bardağı iri kırılmış ceviz
1 su bardağından biraz az kuru üzüm
Yarım paket kabartma tozu
Un

Yapılışı:

Önce margarin ve pudra şekerini karıştırıp pudra şekeri eriyene kadar yoğurun. Sonra yavaş yavaş unu katıp kulak memesi kıvamında bir hamur elde edin. Son olarak ceviz, üzüm ve kabartma tozunu da ilave ederek yoğurun. Hamurdan ceviz büyüklüğünde parçalar kopartarak tepsiye dizin. Hiçbir şekli olmayacak koparıp koparıp tepsiye koyacaksınız :).. En kolay kısmıda burası :). Önceden ısıtılmış fırında 180 derecede üzeri hafif pembeleşinceye kadar pişirin.. Afiyet olsun...

5 Mart 2009 Perşembe

MİNİ AÇMA

Tarifini Blog arkadaşımız Ufuk Mutfakta'dan aldım. Çok güzel oldu. Teşekkür ediyorum. Tarifini ekliyorum...

Malzemeler :

2 su bardağı ılık süt
1/2 çay bardağı toz şeker
1/2 çay bardağı sıvıyağ
1 paket instant maya
1 tatlı kaşığı tuz
1 tatlı kaşığı mahlep
1 paket oda sıcaklığında tereyağı
1 adet yumurta sarısı ( üstüne sürmek için )
Aldığı kadar un

Üzeri için :
Susam
Çörekotu

Yapılışı :

Tüm toz malzemeleri karıştırın.Toz malzemelerle yumurta ve susam haricinde olanlarıda karıştırın. Unu azar azar ekleyin ve hamur ele yapışmayı bıraktığı an sizde un eklemeyi bırakın. Hamurun üstünü nemli bir bezle örtüp yarım saat kadar ılık bir ortamda bekletin. Kabaran hamurdan istediğiniz boyutta parçalar koparın, ince rulo şeklinde yuvaralayın ve açma şeklini vermek için düğüm atın. Hazırladığınız açmaları yağlı kağıt serili tepsiye yerleştirip, üstüne yumurta sarısı, susam ve çörekotu serperek 180 derecede ısıtılmış fırında pişirin. Afiyet olsun...

LİMONLU KEK

Malzemeler :

3 yumurta
1 su bardağı toz şeker
1/2 su bardağı sıvıyağ
1 adet büyük limon , limon sıkıldıktan sonra su bardağına konur ve üzeri süt ile tamamlanır.
1 paket kabartma tozu
1 paket vanilya
1 yemek kaşığı damla çikolata
1 yemek kaşığı kuru üzüm
2,5-3 su bardağı un

Yapılışı :

Yumurta ve şekeri yaklaış 5 dk kadar mikserle çırpın. Diğer malzemeleri koyarken mikserin en düşük seviyesinde çırpın. Sıvıyağ, limonlu süt karışımını ilave edip, çırpın. un, kabatma tozu ve vanilyayıda ekleyerek çırpmaya devam edin. En son damla çikolata ve kuru üzümü ekleyerek, kaşıkla karıştırın. Kalıba dökerek, 170 derece sıcaklığında pişirin. Yaklaşık 50 dk. pişme süresi. Afiyet olsun...

4 Mart 2009 Çarşamba

HEP BİR YERLERE, BİR ŞEYLERE YETİŞME

Hep bir yerlere, bir şeylere yetişme telaşındasınız değil mi? Hiç vaktiniz yok, 'Fast live', 'Fast food', 'Fast music', 'Fast love'... Dikte ettirilen 'yükselen değerler', 'in' ler, 'out' lar... Buna benzer bir odada, şanslıysanız gökyüzünü görebilen bir pencere ardında bitecek hepsi. Dostluğu klavyelerinde, yaşamı monitörlerinde arayanlar, Size sesleniyorum! Hangi tuş daha etkilidir ki sıcacık bir gülüşten ya da hangi program verebilir bir ağaç gölgesinde uyumanın keyfini? Copy-paste yapabilir misiniz dalgaların sahille buluşmasını? İçinizi ısıtan gün ışığını gönderebilir misiniz maille arkadaşlarınıza? Sevgiyi tuşlarla mı yazarsınız? Öpüşmek için hangi tuşlara basmak gerekir? Ya da geri dönüşüm kutusunda saklanabilir mi kaybolan zaman? Doğayı bilgisayarlarına döşeyenler, neden görmezsiniz bahçedeki akasyanın tomurcuklandığını? Ve ıslak toprak kokusu var mıdır dosyalarınız arasında?
Koklamak, duymak, dokunmak, yok mu yaşam skalanızda?
Bilgi toplumu oldunuz da, duygu toplumu olmanıza megabaytlarınız mı yetmiyor?
Müşfik KENTER

3 Mart 2009 Salı

CEVİZLİ TOPLAR

Sıra geldi tariflerimizi yayınlamaya. İlk tarifimiz olan Cevizli toplara biz Yaseminin kurabiyesi de diyoruz. İlk defa Yasmin yapmıştı ve tadını çok beğenmiştim. İlk ısırışta ağızınızda dağılan ve içindeki ceviz parçacıklarıyla ımmm muhteşem bir tatla karşı karşıya kalıyorsunuz. Şu an yemiş kadar oldum. Arkadaşlar yapmanızı tavsiye ediyorum. Sevgiler...

Malzemeler :

1 paket margarin (oda sıcaklığında, ben Ülker teremyağ kullandım)
1 su bardağı dövülmüş ceviz
1 paket vanilya
1 yemek kaşığı pudra şekeri
Alabildiği kadar un

Üzeri için :

1 yemek kaşığı Pudra şekeri
1 yemek kaşığı Tarçın

Yapılışı :

Un hariç bütün malzemeleri karıştırın. Hamur kulak memesi yumuşaklığına gelinceye kadar azar azar un ilave ederek yoğurun. Bütün kurabiyelerin aynı boyutta olmasına dikkat ederek, küçük toplar halinde tepsiye dizin. 170 derecede önceden ısıtılmış fırında üzerleri pembeleşinceye kadar pişirin. Pudra şekeri ve tarçını bir kapta karıştırın. Kurabiyeler hafif soğuduktan sonra (ne çok sıcak, ne de soğuk olsun) pudra şekeri ve tarçın karışımına her tarafını bulayın. Şimdiden Afiyet olsun...

2 Mart 2009 Pazartesi

SICACIK BİR SOHBET

Cumartesi günü arkadaşım Canan ve kız kardeşi Arzu misafirimdi. Haftaiçi çalıştığım için bütün hazırlıklarımı cumartesi sabahı yapmaya çalıştım. Ne kadar zormuş herşeyi belli bir sürede yetiştirmek. Sabah bir yandan arkadaşlarım için lezzetli bir sofra hazırlamaya çalıştım, bir yandan da evin temizliğiyle uğraştım. Kapıyı açtığımda üzerimde eşofmanlar ve elimde toz beziyle karşılarındaydım:) Kendimi yemekteyiz programındakiler gibi hissettim :)

Konuşacak o kadar çok şey varmışki zamanın nasıl geçtiğini anlayamadık. Hoş ne zaman bir araya gelip, ayrılma zamanı geldiğinde hep aynı şeyi söylüyoruz. "Daha konuşacak çok şey vardı"...

Soframızdaki lezzetler...

Limonlu Kek

Kısır


Tadelleli Pasta

Cevizli Toplar

Minik Açmalar