29 Ocak 2009 Perşembe

İCLAL AYDIN - "KİMSE GERÇEK AŞKTAN ÖLMÜYOR ARTIK"

Çok sıcak bir İstanbul gecesi içindeyim. Kızımı uyuttum. Bir kahve yaptım kendime. Uyku tutmayan gözlerime iyi bir arkadaş değil biliyorum ama onsuz olmuyor işte...Gülden Karaböcek'in eski şarkılarını dinleyerek oturdum balkonda bir süre... Anadolu yakasının ışıklarını, gemileri seyrettim... 'Gözümde canlanır koskoca mazi' diyordu Gülden Karaböcek. Yıllar, yıllar öncesine götürdü beni. Yetmişlerin sonuydu... Ben küçücük bir kız çocuğu, oturduğumuz sokağın genç kızları liseliydi... Polis radyosundan istekler yapar, akşamüzerleri sevdikleri 'çocuk'la bakışmak için büyük parka giderlerdi. Tülay abla çok güzeldi. Dümdüz, kalın, sarı saçları vardı. Yan apartmanda otururlardı. Sokağın başındaki bizimkilere göre daha yeni ve modern olan Çelik apartmanında oturan Erhan abiye âşıktı. Erhan abi de ona elbette. Çocuk aklımla mahallede kim kimi seviyor takip ederdim. Gönüllü ulakları olur, aralarında haber taşırdım. Ve büyüdüğüm zaman yaşayacağım aşkların hayalini kurard ım. Tülay abla ve Erhan abi benim için ideal çiftti. Ben de Erhan abi gibi bıyıklı, saçları güzel bir adama aşık olacaktım. Tülay ablanın kız kardeşi Gülay'a görücü geldi bir gün. Oysa büyük olan evlenmeliydi önce. Ama Tülay abla Erhan abiyi bekliyordu. Erhan abi üniversiteyi bitirmeden evlenemezlerdi. Tülay abla sözde sırasını kardeşi Gülay'a verdi. Gülay abla evlendi. O yıl Erhan abi okulu bitirdi ve askere gitti. Tülay abla asker yolu beklemeye başladı. Derken küçük kardeşi Mehmet de evlenmek istediğini söyledi. Tülay abla ikinci düğünü de gördü. Kız kardeşi Gülay bebeğini kucağına aldığında Erhan abi askerden döndü. Artık mahallede en çok konuşulan konu ne zaman evlenecekleri olmuştu.Erhan abi bir işe girmeden evlenemeyeceğini söylemişti Tülay ablaya. Bir gün... Annemlerle Kızılay'da alışveriş yaparken Erhan abiyi gördüm. Denizatı pastanesinin önünde bir kızın elinden tutuyordu. Ve o kız Tülay abla değildi... Değil Tülay ablaya, anneme bile söylemedim gördüğümü... Sonra... Sonra Tülay abla çok hastalandı. Lösemi dediler. Biz büyüklerin neden bu kadar üzüldüklerini anlamadık. Tülay abla hastaneye yattı. O hastanedeyken Erhan abi nişanlandı. 'Tülay'dan saklıyorlarmış' dedi annem. Aylar sonra Tülay abla sokağımıza döndüğünde ne saçları vardı ne de Erhan abi... İş bulup İzmir'e gittiğini söylediler. Bir yaz akşamı Tülay abla'yı balkonda otururken gördüm. Hırkasına sarılmış içerden gelen bir Gülden Karaböcek şarkısı dinliyordu. Kolunu balkona dayamış Erhan ağabeylerin oturduğu apartmana bakıyordu. Sonra öldü Tülay abla. Filmlerdeki gibi öldü. Erh an abinin üç tane oğlu oldu. Birinin adını herkese inat Tülay koydu. Hala anlatırlar, Tülay üzüntüden öldü diye. Erhan abinin annesi istememiş evlenmelerini. Bir gün komşular toplanmış birinin evinde çay içerken, Tülay ablanın annesinin yanında 'oğluma el değmemiş kız arıyorum' demiş. Çok üzülmüş Tülay ablanın annesi.Annem hala aynı sokakta oturuyor. Geçen yaz balkonda otururken o günleri anımsadım. Uzun uzun anlattı annem. Meğer ne çetrefil, ne acı bir öyküymüş bu... 'Neyse ki' dedi 'şimdi kimse aşktan ölmüyor artık. Olmadı mı yenisine bakıveriyorlar' Şimdi bu lafı duymalı mı , duymamalı mı?... Tülay ablanın balkonuna baktım. O benim tanıdığım aşktan ölen ilk ve tek kadındı... Bu gece Gülden Karaböcek şarkıları dinlemek bana bunları anımsattı işte... Belki de doğrudur... Kimse 'gerçekten' aşktan ölmüyordur artık... Sizce kötü müdür peki bu?

27 Ocak 2009 Salı

PAMUK PRENS'İMİZİN DOĞUM GÜNÜ




Canım Annem her zaman "bir gün anne olunca anlarsın" derdi... Ne demek istediğini şimdi daha iyi anlıyorum.. İnsan çoçuk sahibi olunca annelerinin kıymetini daha iyi anlıyor. İnşallah bizim çoçuklarımız da hayırlı birer evlat olurlar...
25 Ocak Pazar günü, canımız, herşeyimiz, Pamuk Prensimiz, biricik oğlumuz Poyraz'ımızın doğum günüydü.... 2 yaşına girdi bizim küçük adamımız...

Allah iyiki seni bize emanet vermiş, iyiki bize layık görmüş, iyiki bana anneliği seninle yaşatmış.. İyiki doğmuşun bebeğim, bitanem, herşeyim benim...
İnşallah Allah hepimizin çoçuklarına hayırlı ve sağlıklı ömürler verir.....

Ben anne olmasaydım eğer...
Topuksuz ayakkabılarla da şık olunabileceğini bilmeyecektim.
Hamileliğim esnasında 80'li kilolara kadar çıkıp kendi çapımda ilk defa bir alanda rekorumu kıramayacaktım.
O küçücük ellerle renkli kartonlardan yapılmış bir kâğıt parçasının bu kadar değerli olabileceğini öğrenemeyecektim.
Kan yapsın diye danadili haşlayıp üzerine yumurta kırıp ağzının tadına da uysun diye çikolatalı pudingle karıştırmak gibi yaratıcılığın sınırlarını zorlayan tarifler keşfedemeyecektim hiç.
Su almak için elimde kumanda ile buzdolabını açtığımda kumandayı buzdolabına koyacak kadar ya da evden çıkarken telsiz telefonu çantama atacak kadar kendimden geçmeyecektim.
Birinin canı yandığında ötekinin bu acıyı hissedebilmesinin sadece ikiz kardeşlerde olduğunu sanacaktım.
Sabahın köründe gözü kapalı mutfağa kadar gidip, süt ısıtıp yine gözü kapalı dönme yeteneğini kazanamayacaktım.
Üzümün çekirdeklerini tek tek çıkarmak için insanüstü bir uğraşa asla girmeyecektim.
Bir insanın gaz çıkarması beni bu kadar mutlu edemeyecekti.Büyüdüğünde arkadaşlarınla birlikte partilerde Süper Anne olarak eğlenmeyi hayal edemeyecektim.
Babanla belki daha az kavga edecek ama sevginin evlat denilen başka bir boyutuna giremeyecektik.
Sevginin böylesine karşılıksız olanını hiç tadamayacaktım.
Annemi bu kadar çok sevdiğimi anlamayacaktım.
Annesinden zorla ayırdılar diye 'Uçan Fil Dumbo!' çizgi filminde böğürerek ağlamayacaktım.
Geceleri kesintisiz uyuyacak, hafta sonunda sabahları istediğim saatte kalkacaktım ama uyandığımda yanağıma konmuş minik ellerin sıcaklığı ısıtmayacaktı yüreğimi.
Çantamda sürekli bisküvi, ıslak mendil, bir adet oyuncak, düşer bir yerin kanar diye ayıcıklı yara bandı taşımayacaktım.
Acıyı geçiren öpücüğün gücüne inanmayacaktım.
38,5 derece ateş beni de yakıp kavurmayacaktı.
Yağmur sonrası çamurlu sularda zıplamanın keyfine varamayacak, sen bir lokma daha fazla yiyesin diye kalabalığın ortasında kafamda peçete dansı yapmayacaktım.
Sen olmasaydın eğer yaşamın karmaşıklığını unutup tekrar basit yaşamayı öğrenemeyecektim.
Sen olmasaydın eğer ben asla 'anne' olmayacaktım.
Bir çocuk doğduğu anda, bir anne doğarmış... Bu lafın doğruluğuna inanmayacaktım!

KARDELEN


Kardelen, bir çenekli çiçekli bitki familyalarından nergisgiller (Amaryllidaceae) içinde sınıflanan Galanthus cinsi bitki türlerinin ortak adıdır. Türkiye'de halk arasında, "kardelen"den başka "garipçe", "Öksüz Ahmet", "aktaş", "boynu bükük", "karga soğanı","akça bardak" gibi yerel adlarla da anılan bu türler çok yıllık, soğanlı ve otsu bitkilerdir.
Kardelenler, tıbbi açıdan önemli oldukları düşünülen bitkilerdir:
-Türkiye'de halk arasında, toprak üstü kısımları kalbi kuvvetlendirici, mideye iyi gelen ve âdet söktürücü ilaç; toprak altı kısımları ise taze haldeyken ezilerek, çıbanları olgunlaştırmak için hazırlanan lapa olarak kullanılır.
-İçerdikleri ve ilaç olabilme olasılığı bulunan alkaloit ve lektinler nedeniyle, çok sayıda araştırmaya konu olmaktadırlar.
Türkiye'de 9 türünün doğada yetiştiği bilinen kardelenlerden bazılarının soğanları Türkiye'nin ihraç ürünleri arasında bulunmaktadır. Galanthus elwesii ile Galanthus ikariae ve/veya Galanthus latifolius adlı türler, uzun yıllardan beri ve başta Hollanda olmak üzere bazı ülkelere, "süs bitkisi" adı altında ihraç edilmiştir. Güncel durumda, Galanthus elwesii ile Galanthus woronowii türleri dışındaki kardelen soğanlarının doğadan toplanarak ihraç edilmesi yasaktır. Bahsi geçen ve Türkçe'de sırasıyla "Toros kardeleni" ve "Karadeniz kardeleni" olarak anılan iki türün soğanlarının ihracatı ise sınırlandırılmıştır.
Kardelen, Nergisgiller ailesinde yer alan ve halk arasında; Garipçe, Öksüz Ahmet, Aktaş, Boynu bükük, Karga soğanı, Akça bardak gibi isimlerle bilinen bir çiçek türüdür.
"Yılın ilk çiçeği" de denen kardelen, botanikçiler tarafından soğanlı menekşe olarak tanımlanıyor. Botanik biliminde "Galanthus Nivalus" adıyla tanımlanan kardelen, kara benzeyen süt çiçeği anlamına geliyor. Kardelen ayrıca tüm şartlar sağlandığında su üzerinde de açabiliyor.

23 Ocak 2009 Cuma

AÇELYA














Açelya yada açalya (lat.azalea; yun.adzeleos,kuru’ dan). Değişik renklerdedir ve bol çiçekli olmasından dolayı çok beğenilen bir çiçek türüdür. Açalya (açelya) küçük orman gülü olarak da bilinir.(Bil.a. Rhododendron indicum; fundagiller familyası.)Açelya Çiçek YetiştirmeKamelya gibi bakılır, ancak toprağı yalnız funda toprağıdır. Güneşten hoşlanmaz, toprağı sevmez, salonlarda pencere kenarına konmalıdır. Çiçekleri döküldükten sonra fidanları açıkça, gölgeli bir yerde bulundurmalı ve akşamları yapraklarına su serpilmelidir. Açelyaların her yıl çiçek açması için yazın iyi bakılması gerekir. Yapraklarının hastalanmaması için üzerine hafif tertipli bordu bulamacı serpilmelidir. Saksı harcı olarak çürümüş bitkilerden meydana gelen yakıt, yer kömürü (turba) denilen toprak karışımı kullanılabilir. Yazın ise özel bir bakım isterler. Dikkatsiz bir bakım sonunda toprak kuruması yüzünden organizmanın yeni gelişen tomurcukları, filizleri kuruyarak ölebilirler. Açelya çiçeklenme mevsiminden sonra toprağı ve atmosferi nemli tutmak için hergün serpme yöntemiyle sulama yapılmalıdır. Haziran ayında dışarı, fakat gölge yerlere konularak çok sıcak günlerde bol su ile ıslatılmalıdır. Ekim ayında tomurcuklar gelişir ve dokular sertleşir. Bir tek bu ayda kesinlikle içeriye alınmalıdır. Açelya çiçekler Aralık ayında meydana gelirler ve eğer bitki sağlıklı ise ve sıcak bir yerde bulunuyorsa, bir çok yıllar bozulmadan saklanabilir. Daha geniş saksılara alındıklarında büyümeyi kolaylaştırmak için her ilkbahar sıvı gübre verilmelidir.

22 Ocak 2009 Perşembe

FIRINDA PATATES

Pazar sabahları kahvaltı soframızın olmazlarındandır kendileri:) Çok hafif ve lezzetli. Ne yapmalıyım diye düşündüğünüz zaman iyi bir alternatif oluyor. Şimdiden afiyet olsun...
Malzemeler:

2 adet patates
1 çay kaşığı kırmızı biber
1 çay kaşığı nane
1 çay kaşığı kekik
1 yemek kaşığı sıvıyağ

Yapılışı:

Sıvıyağ ve baharatları küçük bir kapta karıştırın. Patateslerin kabuklarını soyun, elma dilimi şeklinde kesin. Tepsiye koyduğunuz patateslerin üzerine sosu döküp, iyice harmanlayın. 180 dereceye ayarladığınız fırında yaklaşık 40-60 dakika kadar pişirin.

NERGİS



Nergis, nergisgiller (Amaryllidaceae) familyasından Narcissus cinsinden bitki türlerinin ortak adı.
Bu bitkilerde sap 20-80 cm kadar yükselebilmektedir. Soğanlı olan bu bitkilerde taç yaprakları beyaz veya sarının karışımları şeklindedir.
Anavatanı Avrupa olan bu bitkilerin en çok tür zenginliğine İspanya ve Portekiz'de rastlanmaktadır. Ancak doğal olarak tüm Akdeniz kıyılarında, hatta bunun uzantısı olan Japonya'ya kadar aynı enlem dereceleri arasında görülmektedir. Dünyada Avrupa, Kuzey Amerika, Kuzey Afrika ülkelerinde tarımı yapılmaktadır.
Narcissus poeticus, Türkiye'de Ege Bölgesi'nde özellikle Karaburun ve Mordoğan'da yetiştirilmektedir.
"http://tr.wikipedia.org/wiki/Nergis" adresinden alındı.

21 Ocak 2009 Çarşamba

ÇİĞDEM ÇİÇEĞİ




Çiğdem - Colchicumİlkbahar çiçeği olarak bilinse de özellikle ılıman bölgeler de ocak sonu, şubat başında çiçeklerini göstermeye başlar. Küçük soğanlar halinde satın alınır. Doğrudan bahçeye yerleştirebilirsiniz. 5 - 10 santimetre derine dikilmelidir. Geçirgen toprakta sağlıklı gelişir.
Yazın toprağının kuru kalması gerekir. Bahçenin güneş alan ya da yarı gölge bir bölümü onun için idealdir. Çiçek tarhları ve ağaç altlarında mutlu olur. Saksıda yetiştirmeye de elverişlidir.

20 Ocak 2009 Salı

ZEYTİNYAĞLI YER ELMASI



Merhaba arkadaşlar;
Resme bakıp sakın kereviz sanmayın, çoğu kişi bilmez yer elmasını. Eskiden çok yerdik. Babaannemlerin tarlasında yetişirdi. Biz yemeğini yapmazdık ama yerdik çiğ çiğ....

Bu yemeği geçen hafta kayınvalidem yaptı. Ellerine sağlık ben bayıldım..Çok yemek seçen ve zeytinyağlıyla pek arası olmayan eşim bile beğenerek yediyse, eminim zeytinyağlı yemek sevenler bayılacak :))...















Yer Elmasını Faydaları : Vücut direncini arttırır. İçerdiği besin değerleri ile kansızlığa iyi gelir. Anne sütünü arttırmaya yardımcı olan yer elması emziren anneler için de faydalıdır. İdrar söktürür ve kabızlığı giderir. Böbreklerin düzenli çalışmasına yardımcı olur. Göğsü yumuşatır ve öksürüğü keser. Romatizma, mafsal ve nikris ağrılarını hafifletir. Cildi güzelleştirir...

Malzemeler:

Yarım kilo yer elması
1-2 adet havuç
Limon
Zeytinyağ
Su

Yapılışı:

Yer elmasını yıkayıp kabuklarını soyduktan sonra iri bir şekilde doğrayın. (Bir yer elmasını 4'e-5'e bölebilirsiniz)... Orta boy bir tencerenin içine koyun. Havuçları da doğrayıp ekleyin. Üzerine zeytinyağını da ekleyip çok az kavurun... Yarım çağ bardağı kadar su ve yarım limon suyunu da ekleyip pişirin...Soğuduktan sonra servis yapın.. Afiyet ve şifa olsun :))


Not: Yer elmasını bir de çiğ tüketmenizi tavsiye ederim.

İNCİ ÇİÇEĞİ




Sternbergia lutea şerit şeklinde koyu yeşil yaprakları bulunan ve sonbaharda Eylül-Kasım aylarında parlak sarı renkli çiçek açan soğanlı bir bitkidir.
Sonbaharda çiçeklenen en güzel bitkilerden biri olan S.lutea diğer Sternbergia türleri arasında da üretimi en yaygın olarak yapılan bitkidir. Sternbergia türlerine ait soğanlar insanlar için zehirlidir.

19 Ocak 2009 Pazartesi

KAYNANA ŞEKERİ

Sevmeyen varmı bilmiyorum ama ben bayılırım kaynana şekerine... Hımmm mis gibi kokar....Eskiden çok yerdim... Küçükken, gençken :))... Uzun zamandır arıyordu gözlerim bütün kuruyemişçilerde... En sonunda 2008 'in son günlerinde buldum.. Dayanamayıp aldım bikaç paket... Sonradan aklıma geldi resmini çekmek (Nasılsa blog açıcaktık yayınlarım diye)... Yayınlamakta bugüne kısmetmiş...

16 Ocak 2009 Cuma

PORTAKALLI KEREVİZ


Kerevizi herkes sevmez. Ama çok vitaminli ve bana göre lezzetli. Fatoş abla yapmıştı, yedim ve çok beğendim. Hemen kolları sıvayıp bende yaptım:) Portakalla birlikte çok güzel bir tat ortaya çıktı. Hiç yağ koymuyorsunuz çok hafif oluyor. Ellerime sağlık :)


Malzemeler :

1 adet kereviz
1 adet soğan
3-4 adet portakal
Üzeri için 2 adet portakal dilimleri

Yapılışı :

Kerevizleri küçük küçük doğrayın. Doğradıklarınızın kararmaması için limonlu suda bekletin. Soğanı rendeyin. Tencerede kısık ateşte bir müddet kavurun. İçine kerevizleri ekleyin. Biraz daha kavurun. Portakalların suyunu sıkın. Posalarıyla birlikte portakal suyunu tencereye ekleyin. (Posaları sosunun kıvamlı olmasını sağlıyor) Tencerenin ağzını kapatıp kerevizler yumuşayana kadar pişirin. Soğuduktan sonra portakal dilimleriyle üzerini kapatın. Afiyet olsuuun.

KAYISI VE CEVİZLİ KEK



Kek zamanıııı :) Geçenlerde annem misafirleri için yapmıştı. Tadı nefisti. Şimdi çayın yanında olsada yesek :)

Malzemeler :

3 adet yumurta
1 su bardağı sıvıyağ
3 kaşık yoğurt
1,5 su bardağı şeker
Portakal kabuğu rendesi
7 adet kuru kayısı
1 adet havuç
Ceviz
1 paket kabartma tozu
1 paket vanilya
Un

Yapılışı :

Yumurta ve svıyağı mikserle çırpın. Yoğurt ve şekeride ilave ederek, çırpın. Un, kabartma tozu ve vanilyayı da ekleyin ve çırpmaya devam edin. Havucu rendeleyin, kuru kayısıları küçük küçük doğrayın, portakal kabuğu rendesi ve cevizle birlikte kekimize ekleyin. Çırpma telini kullanarak eklediğimiz malzemeri karıştırın ve kalıbınıza boşaltın. 170-180 dereceye ayarladığınız fırında pişirin. Afiyet olsun...

14 Ocak 2009 Çarşamba

AŞURE

Mübarek aylarımızdan biri olan Muharrem ayında evimizde bereketin ve bolluğun olması için Aşure pişirilmesi ve dağıtılması çok sevaptır. Annem her sene yapar, ben yapım aşamasında değilde tadına bakma kısmında Annemin her zaman yanında olmuşumdur :) Ama bu yıl bizim evimizde de pişmesi için annemle birlikte yaptık. Zor zannediyordum ama çok basitmiş aslında. Yada yanımda annem olunca bana öyle geldi:)

Malzemeler :

Yarım kilo yarma
2 su bardağı fasulye
2 su bardağı nohut
yarım su bardağı pirinç
10-15 adet kuru kayısı
1 su bardağı kuru üzüm
1 adet elma
1 kilo + 1 su bardağı şeker (isteğe göre)
2 su bardağı fındık

Üzeri için :

Tarçın
Ceviz

Yapılışı:

Hazırlık aşamasında fasulye ve nohutu ayrı kaplara su doldurun ve bir gece bekletin. Büyük bir tencereye su doldurun, yarmaları ekleyin. Ocağa koyup, kaynamasını bekleyin. Kaynadıktan sonra 5 dk daha pişirin ve ocağın altını kapatın. Tencerenin de kapağını kapatıp, bir gece bekletin. (Yarmayı pişirirken suyu çok fazla koyun. Çünkü bir gece bekleyeceği için suyunu çekecektir.)
Bir gece beklettiğimiz fasulye ve nohutu yıkayıp, ayrı ayrı düdüklü tencerede pişirin. Kuru kayısı ve kuru üzümü yıkayıp, yumuşaması için sıcak suda bekletin. Yarmaları yıkayın. Aşureyi yapacağımız tencereye yarmaları ve üzerini aşacak şekilde bol su koyup, tekrar kaynatın.
Kaynadıktan sonra, daha önce pişirdiğiniz fasulye, nohut ve yarım su bardağı pirinci yıkayıp, ekleyin. Ara ara karıştırarak 10 dk kadar pişirin. Bu sırada kuru kayısıları ve elmayı küçük küçük doğrayın.Kuru üzümler le birlikte aşuremize ekleyin. Karıştırarak pişirin. Daha sonra şekeride ilave ederek, karıştırmaya devam edin. En son fındıkları da ekleyin. Bir müddet daha pişirdikten sonra ocağın altını kapatın. Aşuremiz servise hazır. Afiyet olsun...

13 Ocak 2009 Salı

BİSKÜVİLİ PASTA

Herkesin bildiği basit mi basit bir pasta tarifi bu... Tadıda bir o kadar hafif ve güzel ki.. Ben kayınvalidemin doğum günü için yaptım bu pastayı... Bu konularda acemiyim biraz, daha çok çalışmam lazım güzel bi doğum günü pastası için.... :)


Malzemeler:


2 paket pötibör bisküvi
1 litre süt
1 paket krem şanti
1 paket kakaolu puding


Yapılışı :


Pudingi 600 ml süt ile pişirip soğumaya bırakın (Pudingimiz hafif ılık olacak)... Krem şantiyi üzerindeki tarife göre hazırlayıp buzdolabına koyun.. Kalan süt ile 12 adet bisküviyi arkalı önlü ıslatarak tepsiye yada istediğiniz herhangi bir servis tabağına dizin... Bisküvilerin üzerine pudingden bir miktar koyun (Çok koymayın üzeri için gerekli :)).. Sonra bir kat daha bisküviyi aynı şekilde dizin ve üzerine krem şanti koyun (Üzerini süslemek için bir miktar ayırabilirsiniz)... Bisküviler bitene kadar aynı işlemi tekrarlayın... Beş katlı olacak.. En üstüne de her yerini kaplayacak şekilde pugingi yayın.. İstediğiniz gibi süsleyip buzdolabında dinlendirin.... Afiyet olsun.. (olsada yesek)

Not: Ben üstüne kalan 2 adet bisküviyi ufalayıp süsledim.... Ceviz gibi göründüğüne bakmayın..

Parti-2


Geçen hafta resimlerini yayınlarım deyip de yayınlamak bugüne kısmet olan perşembe günü yaptığımız parti bu... Böreklerin duruşuna bakarmısınız, çok güzeller... Ya yanındaki çay; onun asaleti yeter... Gün içinde o bardaklarla çay içmiyoruz tabi... bu bardaklar partimize özel bardaklar, çaylar çabuk bitmesin diye :))
Börekler Güler Abla ve Arzu'dan.. İkisininde ellerine sağlık..









Hımmmmm şu kuru patlıcanla yapılan zeytinyağlı dolmanın güzelliğine ne demeli peki... Böreklerin bir kısmı yendikten sonra tabaktaki yerlerini aldılar.... Bu dolmalarda canım annemden.... Ellerine sağlık annecim....

12 Ocak 2009 Pazartesi

HINGEL


İsmi biraz tuhaf gelebilir. Bizim yöremize ait bir yemek. Belki diğer yörelerde de başka isimlerde yapılıyordur. Çok lezzetli. Kıymalı mantının patatesli diyebiliriz. Annemi övmek gibi olmasın ama çok maharetlidir. En zor yemekleri bile çok güzel yapar. Ellerine sağlık Anneciğim:)


Malzemeler :

Hamuru için :

2 Bardak Su
1 yemek kaşığı tuz
Alabildiği kadar un

İç Malzemesi :
1 kg patates
3 adet kuru soğan
sıvıyağ
kırmızı biber
karabiber
reyhan

Üzeri için:
Tereyağ



Yapılışı :

Patatesi haşlayıp, ezin. Soğanı küçük küçük doğrayın. Tencerede az sıvı yağ ile kavurun. Daha sonra içine patatesi ve baharatları ekleyip, biraz daha kavurun. Ocağın altını kapatıp, soğumasını bekleyin.
Hamuru için gerekli olan bütün malzemeleri bir kaba koyup, sert bir hamur olana kadar yoğurun. Hamuru ikiye ayırın. Oklava yardımıyla mantı hamuru gibi açın.
Hamuru mantıda olduğu gibi ama kareleri daha büyük olucak şekilde kesin. Üzerlerine patates içini eşit miktarlarda koyup, istediğiniz şekilde kapatın. Çünkü Annemin yaptığı şekli anlatmam biraz zor:) Diğer hamuruda aynı şekilde yapın. Büyük bir tencerede suyu kaynatın. (Tencere geniş olsun) Yaptığımız hıngelleri içine atıp, pişirin. (Mantı gibi) Pişenleri süzgeç yardımıyla servis kabına alın. Servis ederken tereyağ eritip üzerine gezdirin. (Benim gibi tereyağ sevmeyenler normal yağ yada sıvıyağı kızdırıp kullanabilirler) Afiyet olsun...

9 Ocak 2009 Cuma

BROKOLİ SALATASI

Geçtiğimiz cuma evdeydim. Çalıştığım için pek bir yere gidemiyorum. Bunu fırsat bilip Annemle kendimizi dışarı attık :) Biz kalabalık bir aileyiz. Herzaman gidecek bir yer buluyoruz :) Kadriye Abla çok güzel bir sofra hazırlamıştı. Brokoli salatasını çok beğendim ve hemen tarifini alıp evde yaptım...

Malzemeler:

Brokoli
2 adet orta boy havuç
1 adet kabak
sıvı yağ
Tuz
süzme yoğurt
2-3 diş sarımsak

Yapılışı :

Brokoliyi haşlayıp, küçük küçük doğrayın.Havuç ve kabağı rendeleyip, az yağda biraz tuz ekleyip, kavurun. Hafif suyunu çektikten sonra brokoliyi ilave edin. Kısık ateşte 5 Dakika kadar tekrar kavurun ve ocağın altını kapatıp, soğumaya bırakın. Sarımsaklı süzme yoğurdu tenceremize ekleyip, bütün malzemeleri karıştırın.

8 Ocak 2009 Perşembe

DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN CANIM



Yaşa.. Sev.. Gül..! Bunlar eksik olmasın yaşamında. Yaşın kaç olursa olsun her şeyin en güzeli seninle olsun. Nice mutlu, neşeli ve yaşam dolu yaşlara..
Bir yıl daha bitti, ama sakın üzülme zaman çabuk geçiyor diye.. Unutma ki herkes aynı şeyi yaşıyor. Bu yılın sonunda geriye baktığında umarım harika bir yıldı dersin.. Tüm dileklerinin gerçekleşmesi dileğimle.. Nice yıllara...Dilerim yeni yaşında mutlulukların en güzelini yaşar, başarı merdivenlerini rahatlıkla tırmanırsın ve dilerim yüzün hep güler, neşeni hiç yitirmezsin. Sevgi dolu kalman ve mutlu olman dileğiyle... Hep beraber nice doğum günlerimize..........

Doğum günün kutlu olsun canım sevgilim!

PANCAR ÇORBASI


Annemin yaptığı bu çorbayı sizlerle paylaşmak istiyorum. Benim memleketim Sivas'ın Zara İlçesi. Pancar çorbası bizim yöremize ait ve en çok sevdiğim yemekler içinde yer alır. Söylediğim zaman herkes bilmiyor. Bu çorbayı diğerlerinden ayıran en önemli özelliği kokusu. Çorba piştikten sonra, "Körmen" adı verilen bir baharat, kızgın yağda yakılarak, üzerine dökülür. Körmen dağlardan toplanan bir baharat. Nane gibi.ımmm mis gibi. Anlatırken bile gözümün önüne geliyor:) Ama bu çorbaya çok yakışıyor. İnşallah sizinde hoşunuza gider...

Malzemeler :

1 su bardağı Yarma (Aşurelik buğday)
Su (göz kararı)
1 kg Yoğurt
3 yemek kaşığı Un
Pancar (pazı veya ıspanakta kullanabilirsiniz. Annem ıspanak kullandı.)

Üzeri İçin :
Yağ
Körmen

Yapılışı:

Büyük bir tencereye yarmayı ve suyu koyun. Ayrı bir kapta yoğurt ve unu mikserle çırpın.
Yarmalar pişince bu karşımıda ilave edin. (Eğer koyu olursa sıcak su ilave edin) Çorbamız pişmeye devam ederken. Ispanakları ince ince doğrayıp, çorbamıza ilave edin. Bir müddet daha altı kısık olarak pişmeye bırakın. Çorbamız piştikten sonra, ayrı bir tavada yağ ile körmeni yakıp, üzerine dökün. Veee çorbamız hazır, afiyetle yiyebilirsiniz...

SİNOP - GERZE

Sitemiz daha yeni olduğu için elimizde mevcut olan yaz tatili resimlerimizi yayınlıyoruz. Blog konusunda çok hevesliyiz. Arkadaşım eşinin memleketinin resimlerini koydu sıra ben de :) . Eşim Sinop-Gerze 'li yaz tatillerimizin 1 haftasını Sinopta geçiriyoruz. Güzel ve şirin bir şehir. Bende elimde olan bir kaç tane resmi paylaşıyorum.. (Soldaki resim Cezaevinin bahçesinden). Bu resimler 2007 tatilinden... (Sibel)

BEDRE (Gerze)











AKLİMAN (Sinop)












HAMSİROS (Hamsilos) KOYU (Sinop)



















TARİHİ SİNOP CEZAEVİ
























GERZE LİMANI














GERZE (İlçenin genel görünüşü)







7 Ocak 2009 Çarşamba

BLOG BAŞLIĞI RESMİ


Ben dünkü partimizin resimlerini yayınlarken arkadaşım (Arzu) Blog başlığımızın resmini koymuş çok da güzel olmuş bence..... Bu orkideler işyerinde camın önünde bizlere eşlik ediyor bir senedir. İkinci çiçek açışı ve geçen seneden çok daha fazla çiçek var bu sene...






























Orkidemizin sağında minicik görünen bizim gülümüz.. İlk geldiği sene 2-3 tane minicik gül açtı ama sonra orkidenin gölgesinde kaldığı için bize küstü herhalde.. Galiba biraz kıskanç..Biraz ilgi istiyor sanırım.. Aslında onunlada ilgileniyoruz..İnşallah bu sene ondan da iyi bir performans bekliyoruz...




Bu arada ben bu resimleri hazırlarken bizim kızlar (Güler, Arzu, Yasemin) bugünkü minik partimiz için hazırlıklara başladılar. Resimlerini çekip yarın yayınlarız Allah'ın izniyle.....