29 Nisan 2009 Çarşamba

YOSUNBUKA'NIN ÇITIR RADYO BÖREĞİ

Çıtır radyo böreği zevkle takip ettiğimiz blog arkadaşımız YOSUNBUKA'nın tarifi. Tadına bakamadım çünkü acil misafirler için buzluğa kaldırdım. Ellerine sağlık Yosunbuka'cım...
Malzemeler:
3 Adet yufka

İçi için :
Peynir, Maydanoz

Sosu için :
1/2 çay bardağı sıvı yağ
1/2 çay bardağı su

Üstüne :
Yumurta sarısı, çörek otu

Yapılışı :

Yufkayı tezgaha serin. Su ve sıvı yağ karışımını her tarafına sürün. Yufkanın karşılıklı iki kenarını ortada birleştirin. Tekrar üzerine karışımdan sürün. Yufkanın kenarına peynir harcını yayıp, rulo şeklinde sarın. Bıçakla istenilen uzunlukta 5-6 parçaya kesin. Diğer yufkalarla da aynı işlemi yapın. Tepsiye dizin. (yağlamayın) Üzerine yumurta sarısı sürüp, pişirin.

Benim gibi üzerine yumurta sarısını sürmeden dondurucuda saklayabilirsiniz...

24 Nisan 2009 Cuma

YALANCI SU BÖREĞİ

Bu da Yalancı Su Böreğimiz. Esma'dan şu an için son tarif. Tadı çok güzeldi.Fırından çıktığında acayip kabarmıştı.Ben resmini çekene kadar biraz söndü ama süperdi.Canım istedi şimdi :( Ellerine sağlık arkadaşım herşey için saol...



Malzemeler:

6 Adet yufka

Yağlı peynir – 100 gr kadar kaşar peyniri rendesi (karıştırın)

Sosu :

4 yumurta
2,5 su bardağı süt
1 su bardağı sıvıyağ
1,5 su bardağı su
1 çay kaşığı tuz

Yapılışı :

Derin bir kaba sosu için yazdığım bütün malzemeleri koyup, iyice karıştırın. Tepsiyi yağlayın. Kenarları tepsinin dışına taşacak şekilde 1’inci yufkayı tepsiye serin. 2’inci ve 3’üncü yufkayı sosun içine batırıp, tepsiye yerleştirin. 4’üncü yufkayı ikiye bölüp, aynı işlemi yapın. Daha sonra üzerine iç malzemesini yayın. Geriye kalan 2,5 adet yufkayı da sosa batırıp, tepsiye yerleştirin. En alta serdiğiniz yufkanın kenarlara taşan kısmını da üzerine kapatıp, geri kalan sosu üzerine dökün. 200 derecede ısıtılmış fırında pişirin. Afiyet olsun…

MAKARNA SALATASI

En çok sevdiğim, 1 numaralı yemeğimdir MAKARNA. Beni tanıyanlar bilirler. Hergün yesem bıkmam....

Malzemeler - Yapılışı :

1 paket boncuk makarna
1 kutu garnitür
1 kase kornişon turşu
3-4 yemek kaşığı mısır
1 tatlı kaşığı hardal
Yoğurt, mayonez, sarımsak, karabiber, pul biber, tuz

Makarnayı haşlayın. Bütün malzemeleri ekleyip karıştırın. Afiyet olsun…

MERCİMEK KÖFTESİ


Mercimek köftesini çok severim. Genelde herkesin yapış tarzı farklı oluyor. Bu da Esma'nın tarifi. Ben yedim ve çok beğendim. Ellerine sağlık arkadaşım...
Malzemeler :
Yarım kilo kırmızı mercimek
Yarım kilo kısırlık bulgur
Sıvıyağ
3 adet soğan
1 yemek kaşığı domates salçası
1 yemek kaşığı biber salçası
Karabiber, pul biber, nane
1 adet limon
maydanoz
taze soğan (isteğe göre)

Yapılışı :

Tencerede sıvıyağ ile küçük küçük doğradığınız soğanları kavurun. 1 yemek kaşığı domates ve biber salçasını ile baharatları da ekleyin, biraz daha kavurup ocağın altını kapatın.

Diğer taraftan mercimeği başka bir tencerede üzerini geçinceye kadar su ekleyip pişirin. Mercimekler piştikten sonra ince bulguru da içine koyup, tencerenin kapağını kapatın ve dinlendirin. Bulgurlarda şişip yumuşadıktan sonra doğradığınız maydanozları, yeşil soğanı, limonu ve hazırladığınız harcı ilave edip iyice yoğurun. Mercimek köftemiz hazır. Afiyet olsun…

HAVUÇLU KEK

Havucun keke bu kadar yakışacağını bilmezdim. Haftasonu Esra'ya giderken yaptım. Çok güzel kabardı Maşallah...

Malzemeler:

3 yumurta
1 su bardağı şeker
1 su bardağı süt
1 su bardağı sıvıyağ
2 adet havuç rendesi
1 paket vanilya
1 paket kabartmatozu
Alabildiği kadar un
(İsteğe göre ceviz, tarçın vs... eklenebilir)


Yapılışı :

Yumurta ve şekeri 5 dakika mikserle çırpın. Süt ve sıvı yağı ekleyip 5 dk daha çırpın. Fazla koyu olmayacak şekilde un, kabartmatozu ve vanilyayı ekleyip çırpma teli ile karıştırın. En son olarak 2 adet rendelediğiniz havucuda ekleyip, kaşıkla karıştırın. 170 derecede ısıtılmış fırında pişirin. Afiyet olsun...

23 Nisan 2009 Perşembe

ESRA VE ESMA'CIĞIMIN SOFRASI


Uzun zamandır bloğumuzla ilgilenemiyoruz. İşler acayip yoğun bir türlü fırsat olmuyor güncellemeye. Ekliyecek çoook şey var aslında.

Geçtiğimiz Cumartesi annemle Esra'cığıma gittik. Esma'cığımda oradaydı tabi. İkiz olurlar kendileri ama görseniz ikiz demezsiniz. Hiç benzemezler birbirlerine. Çocukluğumuzdan beri arkadaşız. 20 yıl oldu. Ne kadar çabuk geçiyor zaman. Esra'nın çok tatlı bir oğlu var. Doğum tarihi de 6 Aralık yani benim doğum tarihimle aynı. Bu kadar tesadüf olur :) Çok uslu bir çocuk, uykuyu çok seviyormuş aynı ben :) İsmi SARUHAN. Hamileliği çok zor geçmiş ama doğduktan sonra anneye zorluk çıkarmıyor kuzucum.

Çok güzel bir gün oldu. Eski günleri yaad ettik. Mahalleden konuştuk bol bol kim nerde ne yapıyor. Biz artık o mahallede oturmuyoruz ama Esmalar halen orada. Kendilerine ait müstakil evleri var. Bahçelerinde de her türlü meyva ağaçları. kiraz, erik, dut ne arasanız... Çardak en çok vakit geçirdiğimiz yerdi. Yaz akşamları geç saatlerde çok otururduk. Çaylar demlenirdi, Esma da canımız bişey istedimi hemen zeytinli poğaçasını yapardı. Ne kadar güzel günlerdi ya :( Bana kalsa bu konuda sayfalarca yazarım ama sizi düşünüp kısa kesiyorum :)

Ama ne mutlu ki o güzel günlerin yanında halen birlikteyiz ve ALLAH izin verdiği sürece birlikte olmaya devam edeceğiz...

Kızlar bize çok güzel bir sofra hazırlamıştı. Tariflerini de aldım yayınlayacağım. Buradan tekrar söylemek istiyorum "Herşey çok güzeldi, Ellerinize sağlık kızlar:) "

14 Nisan 2009 Salı

BOHÇA BÖREĞİ

Bohça böreğinin tarifini Sevgili Yosunbuka'nın bloğunda gördüm. Çok pratik ve lezzetli bir börek oldu. Teşekkür ederim Yosunbuka seninde ellerine sağlık.

Malzemeler :

3 yufka
1 çay bardağı süt
1 çay bardağı sıvıyağ
3 yumurta (1 yumurta sarısını üstüne sürmeye ayırın)

İç Malzemesi :

250 gr kıyma
1 adet soğan
Sıvıyağ
Maydanoz
Ceviz
Yapılışı :

Tencereye sıvıyağ ve kıymayı ekleyip kavurun. Soğanı ekleyip biraz daha kavurun. En son maydanoz ve cevizi koyun. İç malzememiz hazır.
Birinci yufkayı tezgaha serin. Üzerine yumurta, süt ve yağ karışımını sürün. 2. yufkayı da üzerine serin karışımdan sürün. 3. yufkayı da üzerine koyup yine karışımdan iyice sürün. Kıymalı iç malzemeyi üzerine yayın. Yufkaların karşılıklı iki kenarlarını ortada birleştirin.kare olmasına dikkat edin.sonra oluşan kareyi mektup zarfı gibi gene katlayın.dört köşesi üstüste gelecek şekilde.yağladığınız tepsiye yerleştirin. Böreği 8 parçaya kesin. Ama parçaları birbirinden ayırmayın. Üstüne kalan sütlü harçtan sürün ve yumurta sarısı sürüp çörek otu serpin.180 C ye ısıtılmış fırında altını üstünü kızartın. Üçgenlerden dilimleyip servis yapın.

10 Nisan 2009 Cuma

YUMURTALI PATATES

Pazar günü kahvaltı için ne yapsam, ne yapsam diye düşünürken aklıma en sevdiğim ve uzun zamandır yapmadığım yumurtalı patates geldi. Eşimin mide rahatsızlığından dolayı kızartma yapmıyorum ama bir kerececikten bişey olmaz dimi:)
Malzemeler :

2 adet büyük bor patates
4 adet yumurta (yumurtalarım minikti zaten)
sıvıyağ
kırmızıbiber
tuz

Yapılışı :

Patatesleri küçük küçük küp şeklinde doğrayıp kızartın. Yağını fazla süzmenize gerek yok. Daha sonra teflon tavaya patatesleri koyun. Ayrı bir kapta yumurtaları kırın, tuzunu ekleyip, çırpın. Çırpma işleminden sonra patateslerin üzerine döküp ara ara karıştırarak pişirin. Üzerine kırmızı biber dökerek servis yapabilirsiniz. Afiyet olsun...

9 Nisan 2009 Perşembe

ANNEMİN AÇMA BÖREĞİ VE PEYNİRLİ KURABİYE


Eskiden bizim evde her pazar börek, çörek vb.. hamur işleri olurdu. Sağolsun gelen giden hiç eksik olmaz evimizden. Annemde herşeyde olduğu gibi yemek konusunda da çok marifetlidir. Eeee böyle bir annenin kızı da marifetli olur dimi ama :) Şaka şaka kendimi övmeyi heç sevmem, kendimce annemin yaptığı gibi yapmaya çalışırım herşeyi. Geçen haftasonu annemin lahana salatasında başka yaptığı güzel tatları sunuyorum sizlere. Böreğin tarifi bu akşam alıcam. Yakın zamanda da yayınlarım arkadaşlar...
PEYNİRLİ KURABİYE

Malzemeler:

2 adet yumurta (1 yumurtası sarısını ayırın, üzerine sürülecek)
1 paket margarin
1 s.bardağı yoğurt
1 s.bardağı sıvı yağ
1 tatlı kaşığı tuz
1 paket kabartma tozu
50 gr. Peynir
Alabildiği kadar un

Yapılışı :

Peynir hariç bütün malzemeleri derin bir kaba koyup, yoğurun. Kulak memesi yumuşaklığına gelince peyniri ekleyip yoğurmaya devam edin. Hamur cıvık olursa tekrar un ekleyin. Örgü şeklini verip, ayırdığımız yumurtanın sarısını kurabiyelere sürün. 170 derecede ısıtılmış fırında pişirin. Afiyet olsun.

8 Nisan 2009 Çarşamba

ÇİLEK KOKULU KURABİYE (P.D.Ç.S.E.40 )

Dün akşam eve gidince basit ama tatlı birşeyler yapmaya karar verdim… Hafta sonu kek yaptığım için en pratiğinden kurabiye yaptım… Arzu arkadaşım tarifini buradan almış ve aynen uygulayıp iş yerine getirmişti… Hepimiz tadını çok beğendik… Bende çok az değişiklik yaptım ve sonuç güzel oldu… Pamuk Prens’im çok beğendi ki, daha sıcakken iki tane kurabiye yedi ıhlamur eşliğinde… Tabi yapım aşamasında yine tek yardımcımdı kendileri… Tepsiye oğluşum dizdiği için kurabiyelerin şekli biraz kaymış durumda…





Malzemeler:

1 paket çilekli puding
1 paket margarin (oda sıcaklığında)
1 paket vanilya
Un
Pudra şekeri


Yapılışı:

Margarin ve çilekli puding (toz olarak) karıştırma kabına alınırak yoğrulur… Kulak memesi kıvamına gelene kadar yavaş yavaş un eklenir… Ve son olarak vanilya eklenip hamur yoğurma işlemi tamamlanır... Hamurumuzu 0,5 cm kalınlığında açarak, kurabiye kalıplarıyla şekil verilip, yağlı kâğıt serilmiş tepsiye dizilir… Önceden ısıtılmış fırında 180 derecede hafif pempeleşinceye kadar pişirilir… Üzerine pudra şekeri serpilip servis yapılır… Son olarak herkese afiyet olur...


Bu arada Tarifi, PDÇS Etkinliği 40'ın ev sahipliğini yapan sevgili Missgibi Blogcuya yolluyoruz. Kolay gelsin....

TAKSİM GEZİSİ VE İNCİ'DE PROFİTEROL KEYFİ :)

Geçen hafta Nişantaşı-taksim civarındaydık. Süper bir hava vardı. Sıcak ama rüzgârlıydı. Böyle havalarda insan ne giyineceğini şaşırıyor. Paltom vardı üzerimde. … Paltoyu çıkarsam rüzgârdan üşüyorum giyinsem sıkılıyorum ne yapacağımı şaşırdım. Çevremdekilere bakıyorum gayet rahat montlarıyla dolaşıyorlar :) Ben biraz kanı soğuk olanlardanım:) Çok üşürüm parmaklarım falan morarır bazen. Doktor kansızlık var diyor. Neyse konu şimdi başka taraflara kayacak…

Hava güneşli olunca çok tuhaf oldum. Alışmışız hep kapalı ve yağmurlu havalarda dolaşmaya. Herkes yürüyüş yapıyor iç mekanlar o kadar kalabalık değil. Cıvıl cıvıldı Taksim her zamanki gibi. Özlemişim baharı…

Yemeğimizi yedik. Her zamanki gibi klasiklerimden Paşabahçe Mağazasının yanındaki Terkos Çıkmazına gitmeden olmaz. Bilen arkadaşlarımız vardır. Tezgâhlarda büyüsürü karışık t-shırtler, şortlar, pantolonlar, elbiseler ne ararsan var. Genelde ihraç fazlası ünlü, ünsüz birçok marka da ürünler var. Çok güzel ve ucuz şeyler çıkabiliyor. Hafta sonu daha kalabalık oluyor tabi. Sabırlı olup o kalabalıkta arayacaksın ama. Ben yine bir şey bulup aldım, genelde elim boş çıkmam oradan. Kot pantolon aldım 5 TL’ye. :)

Bu kadar gezmeden sonra sıra geldi tatlımızı yemeye. “Taksimde İNCİ’den PROFİTEROL yemeden olmaz” derler. Açıkçası oraya daha önce hiç gitmemiştim. Hep alışmışız güzel, gösterişli, pofidik koltukları veya sandalyeleri, şık masaları olan yerlere gidip, oturmaya. Dışarıdan da içeriden de bakınca küçücük bir yer. Restore falan yapılmamış. Yerlerdeki taşlar bile eskiden kalma. İçeri de alçak ve yuvarlak masalar var. Yanlarında da tabureler. Hemen bir masa boşalmıştı bizde oturduk. Başka pastalar, tatlılar da var ama herkes profiterol yiyordu. Self servisti. Tatlımızı aldık yemeye başladık ki; ne kadar şanslı olduğumuzu o an anladık. Biz girdikten sonra içerisi bir kalabalıklaştı anlatamam size. Şaşkınlıkla hem çevreme bakıyordum hem de profiterolümü yiyordum. Küçücük pastane bir anda doldu taştı. Herkes elinde profiterol tabağı ayakta yiyordu. “Yer yok napalım ayakta yicez” diyordu herkes. Tatlısını yiyen hemen boşaltıyordu pastaneyi. İnanamadım. Ne kadar şanslıyız dedim ilk girişimizde hemen boş yer bulup oturabildik. MEŞHUR olmak böyle bişey işte. Profiterol süperdi. Kreması da çikolatası da çok hafif ama doyurucuydu. Çok beğendim söyledikleri kadar varmış. Fotoğraf makinem çantamdaydı. O an tatlının resmini çekmek aklıma gelmedi. Pastaneden çıkışta aklıma geldi ben de pastanenin dışarıdan resmini çektim:) Taksim’e yolunuz düşerse mutlaka İNCİ PROFİTEROL’e uğramadan gitmeyin. Ayakta da kalsanız o güzel tatlıyı mutlaka deneyin…

7 Nisan 2009 Salı

ÖDÜLÜMÜZ VAR.....



Bizi bu ödüle layık gören http://inciyemek.blogspot.com/ bloğun sahibi sevgili arkadaşımız arkadaşım sevgili İnci'ye sonsuz teşekkürlerimizi gönderiyoruz....


KURALLAR

1-Ödülü veren kişinin linkini yayınlamak.

2-Ödülü verdiğin kişilere haber vermek.

3-Bu ödüle layık gördüğün blogger arkadaşlarının linkini vermek…


Bizde kurallara uyup, ödülü sevgili blog arkadaşlarımız;









Ve bizi izleyen ve bu ödülü henüz almamış tüm Blog Dostlarımıza
gönderiyoruz...... Ödülünüzü alın lütfenn :)




LİMONLU KEK

Günaydın arkadaşlar... Hafta sonu oğlumun "anne tet hammm" demesiyle limonlu kek yapmaya karar verdim. Tabi baş yardımcım oğlumla beraber. Karıştırma kabına yumurtalar hariç hepsini o koydu. Sanırım bu yüzden de çok güzel oldu :) ... Tarifin orjinali Defne Yaprağı- Meryem arkadaşımıza ait...
Malzemeler:
3 yumurta
1 su bardağı şeker
1/2 su bardağı sıvıyağ
1 büyük limonun suyu + süt
1 limon kabuğu rendesi
2,5 su bardağı un
1 paket kabartma tozu
1 paket vanilya
Damla çikolata
Haşhaş
Yapılışı:
Yumurta ve şekeri mikserle 5 dk çırpın... Sıvıyağ ekleyip mikserde yavaş konumda çırpmaya devam edin... Limonun suyunu bir su bardağına boşaltın ve üstünü süt ile tamamlayıp bu karışımıda ekleyin.... Unu da ekleyip en düşük konumda çırpın.. Son olarak kabartma tozu ve vanilyayı ve damla çikolataları da ekleyip bir kaşık yardımıyla karıştırıp kalıba dökün... Üzerine haşhaş serpip, önceden ısıtılmş fırında 180 derecede pişirin.... Afiyet olsun.....


6 Nisan 2009 Pazartesi

LAHANA SALATASI

Hafta sonu kayınvalidemlerle anneme misafirdik. Annem her zamanki gibi döktürmüştü. Imm çok güzeldi hepsi. Ellerine sağlık Annecim…

Lahanayı doğrayıp, tuzla ovun. Yoğurt, 1 tatlı kaşığı mayonez ve istediğiniz miktarda sarımsak ezip, karıştırarak, lahanaya ekleyin. Afiyet olsun…

İNCİRLİ MUHALLEBİLİ SÜPRİZ KEK

İsmini bilmiyorum bu müthiş lezzetin. Annem tarifini almış. Yaklaşık 3 ay önce Kerem'in doğum günü için yapmıştı. Herkes çok beğendi. Çok değişik olmuştu gerçekten. Immmm:) Doğum günü için birçok şey yapılmıştı ama hiçbiri bunun kadar dikkat çekici olmamıştı:) Çünkü bilindik lezzetlerin dışında çok hafif bir tatlı olmuştu. Kuzenlerimle ne zaman telefonda konuşsak "ya halamdan almadın mı halen tarifi, alıp bloğa yayınla da biz de yapalım" diyorlar. Bende ne zaman anneme gitsem tarifi almayı unutuyorum sonunda bu haftasonuna kısmet oldu. Denemenizi tavsiye ediyorum. Sevgiler...

Malzemeler :

Keki için :

3 adet yumurta
1 s.bardağı şeker
1 s.bardağı un
1 paket kabartma tozu
1 s.bardağı ceviz
6 tane incir (yıkanmış ve küp küp doğranmış)

Keki ıslatmak için :

1 kaşık nescafe
½ s.bardağı şeler
Su

Muhallebisi için :

¼ margarin
2 fincan un
1 s.bardağı şeker
1 paket vanilya
1 lt. süt
1 paket kremşanti

Yapılışı :

3 adet yumurta ve şekeri 5 dk mikserle çırpın. Un ve kabartma tozunu ekleyip çırpmaya devam edin. En son dövülmüş 1 s.bardağı cevizi ve doğradığınız incirleri de ekleyip karıştırın. Borcam tepsiyi yağlayıp, kek karışımını dökerek, 170 derece ısıtılmış fırında pişirin.

Kek hafif soğuduktan sonra su bardağının yarısına kadar şeker ve 1 yemek kaşığı nescafe ilave edin. Bardağın üzerini su ile tamamlayıp karıştırarak keki ıslatın.

Muhallebisi için ¼ margarini eritin. 2 fincan unu ilave ederek biraz kavurun. 1 s.bardağı şekeri ve vanilyayı koyup biraz daha karıştırmaya devam edin. Daha sonra 1 lt sütü de ilave edip muhallebi kıvamını gelinceye kadar pişirin. Muhallebimizi piştikten sonra mikserle çırparak soğutun. Soğuduktan sonra 1 paket kremşantiyi ilave edin ve çırpmaya devam edin. En son olarak ta hazırlamış olduğumuz muhallebiyi kekin üzerine dökün ve üzerini istediğiniz şekilde süsleyerek servis yapabilirsiniz. Annem hindistancevizi ve damla çikolata ile süsledi. Şimdiden afiyet olsun…

3 Nisan 2009 Cuma

KEÇİBOYNUZU

Keçiboynuzu (Ceratonia siliqua), baklagiller (Fabaceae) familyasından doğal olarak Akdeniz ikliminde yetişen ve baklaları yenen her daim yeşil ağaç ya da çalı türü.

10 m. yüksekliğe kadar çıkar. Tacı geniş, gövdesi kalındır. Kabuk kahverengi, pürüzlü ve dallar oldukça dayanıklıdır. Karşılıklı dizilmiş olan bileşik yapraklar 10-20 cm. uzunluğunda olup damla uçludur. Çiçekler 6-12 cm. uzunluğunda açık yeşilimsi kırmızı, küçük ve çok sayıdadır. Legümen (bakla) kahverengi morumsu renkte, parlak yassı ve boyları 10-30 cm. kadardır. Meyvenin mezokarpı (orta tabakası), taze iken yumuşak ve tatlıdır. Her bir baklanın içerisinde on beş kadar sert kabuklu yassı tohum bulunur. Tohumlar Trigosol adı verilen bir madde içerir.

Yayılışı
Akdeniz kıyılarında, Kıbrıs adası, Libya ve ABD'nin Kaliforniya bölgesinde bulunur. Türkiye'de Antalya, Silifke, Anamur, Datça dolaylarında küçük veya büyük gruplar halinde yetişmektedir.

Kullanımı
Meyveleri öksürük ilaçlarında kullanılır. Çiğneme tütüne tat vermek için katılır. Keçiboynuzu meyvesinden pekmez de yapılır. Tohumlarından elde edilen balsam, tekstil endüstrisinde apreleme için kullanılır. Ayrıca çikolata imalatında tatlandırıcı olarak da kullanılmaktadır. Afrodizyak özelliğiyle cinsel gücü artırdığına da inanılmaktadır.

Tarihsel önemi
Yunanca'da keration, İngilizce'de carob, Arapça'da ise harub veya harnub olarak anılır. Keçiboynuzu tohumu yüzyıllar boyunca elsam ölçmek için kullanılmış, elmaslar keçiboynuzu tohumu ile tartılarak satılmıştır. Bu yüzden, kırat ya da karat denilen ölçüye adını vermiştir. Prof.Dr. Aydın Akkaya konuyu şöyle açıklıyor:
"Keçiboynuzu çekirdeği, doğada ağırlığı değişmeyen bir tohumdur. Bütün tohumlu bitkilerden yalnız keçiboynuzu uzun süre suda bekletildikten sonra filiz verebilir. Bu hem çok kuruduğu ve meyvesinden çıktıktan sonra son ve sabit ağırlığını aldığı için, hem de içine su alma olasılığı çok az ve çok uzun zamana bağlı olduğu içindir. Bu nedenle Araplar, Selçuklular ve Osmanlılar döneminde ağırlık ölçüsü olarak kullanılmıştır. Dört tanesi bir dirhem eder. Dirhem, değişmekle birlikte 3 gr. ağırlığı temsil etmektedir. Satıcı iki dirhemlik (8 çekirdek) bir şey satarken lütfedip 1 çekirdek fazla tartarsa bu, malı alanın itibarını gösterir. Olağandan fazla giyinen, süslenen vb. kişilere iki dirhem bir çekirdek denmesi bundan kaynaklanmaktadır."
İTİRAZ Keçiboynuzundan çıkarttığımız tüm çekirdekleri ayrı ayrı tarttığımızda (sartorius hassas terazi)tüm çekirdeklerin faklı ağırlıkta olduğunu tespit ettik, keçi boynuzu çekirdeklerinin ağırlığının değişmediği öngörüsünün doğru olmadığını küçük bir ölçümle tespit ettik. Ölçüm değerleri sırasıyla 0.2261, 0.1983, 0.2377, 0.1961, 0.143, 0.2197, 0.2468, 0.2351, 0.2197, 0.1114 gr'dır. Dikkat edilirse ağırlıklar arasında %100'e yakın farklılıklar mevcuttur. Dr Coşkun Sılan, Dr Mustafa Deniz

Bir rivayet
Lokman Hekim, günlerden birinde Anadolu'nun güneyindeki insanların dertleriyle ilgilenmek üzere yola çıkar. Toros Dağları'ndan aşağıya inip Akdeniz'e doğru ilerlerken limon ağaçlarını görür. Orada yaşayan insanların daha sağlıklı olabileceğini düşünerek ilerlerken yolunun sağının solunun keçiboynuzu ağaçlarıyla örtülü olduğunu görür. Orada durur. Yanındakilere "Buranın insanlarının bana gereği olmaz." Der. Geri döner.

Faydaları
Kolestrol içermez.
Kafein yoktur.
Ca'sı boldur. Süte oranla yaklaşık 3 katı.
A, B ve E vitaminleriyle P (fosfor) içerir.
Vücuda yiyecekler aracılığıyla giren radyasyonu dışarı atar.
Yüksek oranda çinko içerir.
kaynak:http://tr.wikipedia.org/wiki

2 Nisan 2009 Perşembe

DÜNYA OTİZM VE FARKINDALIK AYI..

Otizm nedir? Günümüzde her 150 çocuktan birini etkileyerek, çocuklar arasında en hızlı yaygınlaşan nörolojik bozukluk olması ile dünya genelinde hızla yayılan bir hastalık olarak görülüyor…
Dünyada bu yıl şeker, kanser ve AIDS dahil olmak üzere bir çok hastalıktan daha fazla sayıda otizm teşhisi alınması öngörülüyor...İ
statistikler genetik temelli olduğunu gösteriyor. Çevresel faktörler de dahil olmak üzere, nedenlerinin bulunması için yoğun araştırmalar devam ediyor...Kesinlikle ülke, ırk, kültür ya da sosyo-ekonomik farklılık gözetmiyor…
Bugün için bilinen en etkili tedavisi yoğun bireysel eğitim...
Dünya Otizm Farkındalık Ayı
2 Nisan, tüm dünyada otizm konusunda farkındalık yaratmak ve otizm ile ilgili sorunlara çözüm bulmak amacıyla, 2008 yılında Birleşmiş Milletler tarafından “Dünya Otizm Farkındalık Günü” (2nd April World Autism Awareness Day) olarak ilan edilmiştir. 2 Nisan’da başlayan “Otizm Farkındalık Ayı” çerçevesinde tüm dünyada otizmle ilgili araştırmaların teşvik edilmesi ve bilinirliğin artırılarak, erken teşhis ve tedavinin yaygınlaştırılması hedefleniyor.
- otizmli bir çocuk yada birey gördüğünüzde onu hareketlerinden ve eksik konuşmasından dolayı küçümsemeyin ve dışlamayın.
- onu aranıza alın ve yardımcı olmaya çalışın.
- otizm bir zeka yada psikoloji hastalığı değildir.bu konuda çocuklarınızı gelecek nesiller adına bilgilendirin.

OTİZM TANISI ALMIŞ ÜNLÜLER
Albert Einstein, 1879-1955, Alman/Amerikalı fizikçi
Isaac Newton, 1642-1727, İngiliz matematikçi ve fizikçi
Friedrich Nietzsche, 1844-1900, Alman filozof
Thomas Edison, 1847-1931, Amerikan mucit
Henry Ford, 1863-1947, Amerikalı sanayici
Hikari Oe, Japon besteci
Bhumi Jensen, Taylan prensi,
Stephen Wiltshire, İngiliz mimar
Caiseal Mor A Blessing and a Curse: Autism and Me’in yazarı, fantastik hikayeler en iyi satanlar arasında girmiştir, müzisyen ve sanatçı
Jane Austen, 1775-1817, İngiliz romancı, Pride&Prejudice’ın yazarı
Béla Bartók, 1881-1945, Macar Besteci
Ludwig van Beethoven, 1770-1827, Alman/Viyanalı müzisyen
Anton Bruckner, 1824-1896, Avusturyalı Besteci
Emily Dickinson, 1830-1886, Amerikan şair
Oliver Heaviside, 1850-1925, İngiliz fizikçi
Thomas Jefferson, 1743-1826, Amerikan politikacı
Carl Jung, 1875-1961, İsviçreli psikoanalist
Franz Kafka, 1883-1924, Çek yazar
Wasily Kandinsky, 1866-1944, Rus/Fransız ressam
Charles Rennie Mackintosh, 1868-1928, İskoç mimar ve tasarımcı
Gustav Mahler, 1860-1911, Çek/Avusturyalı
Wolfgang Amadeus Mozart, 1756-1791, Avusturyalı besteci
George Bernard Shaw, 1856-1950, İrlandalı oyun yazarı,
Richard Strauss, 1864-1949, Alman besteci
Nikola Tesla, 1856-1943, Sırp/Amerikalı bilimadamı, elektrikli motorların muciti
Vincent Van Gogh, 1853-1890, Hollandalı ressam
Taylor Crowe, sanatçı ve avukat
Christopher Knowles, Amerikan şair
Birger Sellin, Alman yazar
asla unutmayın her sağlıklı insan her an özürlü olmaya adaydır!!
yayınlayın..link verin..tanıtın..paylaşın..toplumu bilinçlendirmek adına ne olur Destek verin...
NOT: 2 Nisan Dünya Otizm ve Farkındalık Günü'nün varlığından bizleri haberdar eden Sevgili arkadaşımız SEVİL 'e bu duyarlılığından dolayı teşekkür ederiz....

KARANFİL

Karanfilgiller (Caryophllaceae) Türkiyede yetiştiği yerler: Anadolu’nun her yerinde. Memleketimizde yabani olarak oldukça yaygın olan pembe, beyaz veya kırmızı renkli, hoş kokulu otsu bir süs bitkisi. Karanfil daha çok ilkbaharda bir kısmı da sonbaharda çiçek açar. 20-40 cm boylarındadır. Kültür formları, seralarda yetiştirilebilmektedir. Bunlar yabanilerden daha iri, daha gösterişlidir. Ayrıca katmerli olanları da yetiştirilebilmektedir. Seralarda her mevsim yetiştirilmesi mümkün olabilmektedir. Daldırma veya çelik usulüyle üretilmektedir. Bol güneş ister, gübreli ve kuvvetli toprakta iyi yetişir.
Kullanıldığı yerler: Çiçekler arasında en çok satılan süs bitkilerinden biridir. Karanfilin Türkiyede 66 türü yabani olarak yetişmektedir. kaynak : http://ansiklopedi.turkcebilgi.com

1 Nisan 2009 Çarşamba

SON AÇIKLAMA

Merhaba Blog Arkadaşlarımız,

"Mutfaktaki Deli" Bloğunun sahibi Esra arkadaşımız, bloğumuz hakkında hiçbir detayı anlamaksızın bizi emeğe saygısızlıkla, resmen hırsızlıkla suçlamaktadır. Kendisine gerekli açıklama yapıldığı, halde konu uzadıkça uzamaktadır. Bizim tarafımızdan sayfasına bırakılan konuyla ilgili açıklayıcı yorumlar sizler tarafından okunmasını istemediği için silmektedir.

Arkadaşımız yorumlarından bir tanesinde “çok izlenen bir blog değil, yazıyı bende tesadüfen gördüm” demiş. Aslında bu arkadaşımız düne kadar bizi izleyen bir blogcuydu, nasıl olurda tesadüfen görüyor anlamış değiliz.
Eğer bloğumuzdaki "beğendiğimiz yazılar" bölümündeki yazılara dikkat etseydi, yazarının kim olduğunu bildiğimiz yazıların altında ya da başlığında kime ait olduğu yazıyoruz, emeğe saygısızlık yapmamış olduğumuzu anlamış olurdu. Kendisi bizi suçlamayıp yazarın adını verseydi, hemen yazının altına ekleyip tekrar yayınlanırdı. Şayet yayınlanmazsa o zaman suçlayabilirdi.

Bizim hiç bir ard niyet gözetmeksizin beğendiğimiz bir yazıyı blogda yayınlamamızdan olay nerelere geldi ve bu kadar açıklama gereği duyduk. Çünkü anlayıp dinlemeden sadece kendi anlamak istediği gibi anlayıp emeğe saygısızlıkla, hırsızlıkla suçlanmak, iftiraya uğramak çok kötü ve onur kırıcı bir durum.

Blogda, diğer bloglardan alınan birebir tariflerde blog ismi veriliyor bunada dikkat etmemiş arkadaşımız.
Bir de vicdandan bahsediyor arkadaşımız, eğer kendisi vicdanlı biri olsaydı yaptığımız açıklayıcı yorumumuzu yayınlayıp, siz tarafsız arkadaşlarımızın da bizi hırsızlıkla suçlamasına izin vermezdi. Defalarca açıklama yaptığımız halde yayınlamadı.

Bu konuyla ilgili açıklamayı da son kez yapıyoruz arkadaşlar. Ve kendisine;

“İzlediğin veya tesadüfen gördüğün bir bloğun içeriğini tam anlamadan lütfen emeğe saygısızlıkla suçlama.”

diyoruz.

Sevgiyle Kalın.